اَلْحُفْنَةُ [el-ḩufnet] (ḩâ’nın zammı ve fethiyle) Bir avuç dolu nesneye denir; yukâlu: أَعْطَاهُ حُفْنَةً مِنْهُ أَيْ مِلْءَ الْكَفِّ Şârih der ki مِلْءَ الْكَفَّيْنِ olmak lâzımdır. Ve
حُفْنَةٌ [ḩufnet] Çukura ıtlâk olunur. Ve kayalarda olan halkî oymaya denir ki su irkilir; cemʹi حُفَنٌ [ḩufen]dir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde.
اَلْحَفْنَةُ [el-ḩafnet] (ḩâ’nın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) İki avuç dolusu olan nesne, مِلْءُ الْكَفَّيْنِ maʹnâsına; ve minhu إِنَّمَا نَحْنُ حَفْنَةٌ مِنْ حَفَنَاتِ اللهِ Yaʹnî Hakk taʹâlânın milkine ve rahmetine nisbet emr-i yesîr ve şey΄-i hakiriz. Ve
حَفْنَةٌ [ḩafnet] Şey΄-i kalîl maʹnâsına dahi istiʹmâl olunur; tekûlu: حَفَنْتُ لِفُلَانٍ حَفْنَةً أَيْ أَعْطَيْتُهُ قَلِيلًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı