اَلرَّيْنُ [er-reyn] (زَيْنٌ [zeyn] vezninde) Bir nesne üzere çöküp gereği gibi basıp kaplayan kîr ve pâsa denir; yukâlu: غَلَبَ عَلَيْهِ الرَّيْنُ أَيِ الطَّبَعُ وَالدَّنَسُ Ve
رَيْنٌ [reyn] ve
رُيُونٌ [ruyûn] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Kalbi günâh ve kasvet basmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَانَ ذَنْبُهُ عَلَى قَلْبِهِ يَرِينُ رَيْنًا وَرُيُونًا إِذَا غَلَبَ عَلَيْهِ Bu münâsebetle mutlakan gâlib olmak maʹnâsına da müstaʹmeldir; yukâlu: رَانَكَ الشَّيْءُ وَرَانَ عَلَيْكَ أَيْ غَلَبَكَ Ve gönül bulanıp gaseyân gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَانَتِ النَّفْسُ إِذَا خَبُثَتْ وَغَثَتْ Ve hurûc ve halâsı kudretten hâric bir varta ve sıklete düşmek maʹnâsınadır; yukâlu: رِينَ بِهِ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا وَقَعَ فِيمَا لَا يَسْتَطِيعُ الْخُرُوجَ مِنْهُ
رِينَ [rîne] (râ’nın kesri ve nûn’un fethiyle) Cemʹ-i mü΄ennesi. Ve
وَرْيٌ [very] Çakmağın âteşi çıkmağa dahi derler; yukâlu: وَرَى الزَّنْدُ يَرِي وَرْيًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا خَرَجَتْ نَارُهُ وَفِيهِ لُغَةٌ أُخْرَى وَرِيَ الزَّنْدُ يَرِي مِنَ الْبَابِ السَّادِسِ Ve ilik sık olup bir yere cemʹ olmağa dahi derler; yukâlu: وَرَى الْمُخُّ يَرِي إِذَا اكْتَنَزَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı