ʹarik ~ عَرِكٌ

Kamus-ı Muhit - عرك maddesi

اَلْعَرَكُ [el-ʹarek] (fethateynle) İsmdir, davarı istediği kadar otlamak için merʹâya müseyyeb salıvermeye denir. Ve cenkte bir kimse merd-i efken olmak yaʹnî uğraştığı kimseyi aktarır bahâdır olma maʹnâsınadır; yukâlu: عَرِكَ الرَّجُلُ عَرَكًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ عَرِكًاVe

عَرَكٌ [ʹarek] Sese denir, savt maʹnâsına.

اَلْعَرْكُ [el-ʹark] (تَرْكٌ [terk] vezninde) Ovmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَ الْأَدِيمَ عَرْكًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا دَلَكَهُ Ve bir nesneyi mahv olunca yâ ıslâh oluncaya dek sürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَهُ إِذَا حَكَّهُ حَتَّى عَفَّاهُ Ve bir kimseye âzürde edecek şerr ve şûr yâhûd bir hâdise ve musîbet haml ve havâle kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَهُ إِذَا حَمَلَ عَلَيْهِ الشَّرُّ وَالدَّهْرُ [Ve] دَهْرٌ [dehr] nâzile ve nekbete ıtlâk olunduğu mâddesinde beyân olundu. Ve

عَرْكٌ [ʹark] Deve dirseğiyle yanını sürüp yâ kaşıyıp berelemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَ الْبَعِيرُ إِذَا حَزَّ جَنْبَهُ بِمِرْفَقِهِ حَتَّى خَلَصَ إِلَى اللَّحْمِ Ve takallübât-ı zamân bir adamı te΄dîb ve gûş-mâlle mütebassır ve huşyâr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَرَكَ الدَّهْرُ فُلَانًا إِذَا حَنَّكَهُ Ve davarı merʹâya salma salıvermek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَ الْإِبِلَ فِي الْحَمْضِ إِذَا خَلَّاهَا فِيهِ تَنَالُ مِنْهُ حَاجَتَهَا Ve davar otları hep otlamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَتِ الْمَاشِيَةُ النَّبَاتَ إِذَا أَكَلَتْهُVe

عَرْكٌ [ʹark] ve

عَرَاكٌ [ʹarâk] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve

عُرُوكٌ [ʹurûk] (سُلُوكٌ [sulûk] vezninde) Hayz görmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَكَتِ الْمَرْأَةُ عَرْكًا وَعِرَاكًا وَعُرُوكًا إِذَا حَاضَتْ Ve

عَرْكٌ [ʹark] Yırtıcı cânver necesine denir.

Vankulu Lugatı - عرك maddesi

اَلْعَرِكُ [el-ʹarik] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın kesriyle) Kezâlik savt maʹnâsına. Ve

عَرِكٌ [ʹarik] Ziyâde güreş tutan kimseye de derler.

اَلْعَرَكِيُّ [el-ʹarekiyy] (fethateynle ve âhirinde yâ-i müşeddede ile) Vâhidi, عَرَبٌ [ʹArab] ile عَرَبِيٌّ [ʹArabiyy] gibi. Ve gemicilere dahi عَرَكٌ [ʹarak] dedikleri balık avladıklarından ötürüdür, عَرَكٌ [ʹarak] gemicilerin hakîkatte ismi olduğu için değildir. Ve

عَرَكٌ [ʹarak] Savte dahi derler.

اَلْعَرْكُ [el-ʹark] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Ovmak, دَلْكٌ [delk] maʹnâsına;tekûlu: عَرَكْتُ الشَّيْءَ أَعْرُكُهُ عَرْكًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا دَلَكْتَهُ Ve

عَرْكٌ [ʹark] Deve dirseğiyle yanın ovmağa dahi derler; yukâlu: عَرَكَ الْبَعِيرُ جَنْبَهُ بِمِرْفَقِهِ Ve

عَرْكٌ [ʹark] Hâlet-i harbde kavme müzâhame etmeğe de derler; tekûlu: عَرَكْتُ الْقَوْمَ فِي الْحَرْبِ عَرْكًا Ve

عَرْكٌ [ʹark] Devenin semizliğin bilmek için hörgücüne yapışmağa dahi derler; tekûlu: عَرَكْتُ السَّنَامَ إِذَا لَمَسْتَهُ تَنْظُرُ أَبِهِ طِرْقٌ أَمْ لَا Ve طِرْقٌ [ṯirḵ] ṯâ-i mühmele ve râ-i mühmele ile kezâlik semizlik maʹnâsınadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı