اَلْإِدَامَةُ [el-idâmet] (hemzenin kesriyle) Bir nesneyi dâ΄im eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَامَ الشَّيْءَ إِذَا جَعَلَهُ دَائِمًا Ve kovayı doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَامَ الدَّلْوَ إِذَا مَلَأَهَا Ve sehâb دِيمَةٌ [dîmet] dedikleri yağmur yağdırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَامَتِ السَّمَاءُ إِذَا مَطَرَتْ دِيمَةً Ve kaynayan tencerenin kaynamasını teskîn için soğuk su serpmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَامَ الْقِدْرَ إِذَا نَضَحَهَا بِالْمَاءِ الْبَارِدِ لِيَسْكُنَ غَلَيَانُهَا Ve oku baş parmak üzere çinretmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَامَ السَّهْمَ إِذَا نَقَّرَهُ عَلَى الْإِبْهَامِ Ve tencerenin galeyânı sâkin olduktan sonra saç ayağından indirmeyip ʹalâ-hâlihi komak maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَامَ الْقِدْرَ عَلَى الْأُثْفِيَّةِ إِذَا أَبْقَاهَا عَلَيْهَا بَعْدَ الْفَرَاغِ
اَلْإِدَامَةُ [el-idâmet] (hemzenin kesriyle) Dâ΄im kılmak; yukâlu: أَدَامَهُ غَيْرُهُ Ve
إِدَامَةٌ [idâmet] Çömleğin kaynamasın suyla yâ gayrı nesne ile sâkin kılmağa dahi derler; tekûlu: أَدَمْتُ الْقِدْرَ إِذَا سَكَّنْتَ غَلَيَانَهَا بِشَيْءٍ مِنَ الْمَاءِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı