اَلْأَشْطُرُ [el-eşṯur] (hemzenin fethi ve şîn’in sükûnuyla ve ṯâ’nın zammıyla) Cemʹi, nısflar maʹnâsına; ve minhu kavluhum: “فُلَانٌ حَلَبَ الدَّهْرَ أَشْطُرَهُ” Yaʹni “Dehrin her cânibin sağdı ve hayr ve şerrin gördü.” Ve bunun aslı nâka memesinden me΄hûzdur ki onun dört başı vardır, ikisi ileri ve ikisi geridir ve her ikisine bir خِلْفٌ [ḣilf] derler. Ve
شَطْرٌ [şaṯr] Memenin bir mikdârın sağıp bir mikdârın alıkomağa dahi derler; tekûlu: شَطَرْتُ نَاقَتِي وَشَاتِي أَشْطُرُهَا شَطْرًا إِذَا حَلَبْتَ شَطْرًا وَتَرَكْتَ لَهُ شَطْرًا آخَرَ Ve
شَطْرٌ [şaṯr] Cânib maʹnâsına da gelir; yukâlu: قَصَدْتَ شَطْرَهُ أَيْ نَحْوَهُ Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ﴾ (البقرة 144، 149، 150)
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı