اَلتَّلَفُّمُ [et-teleffum] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) ve
اَلْإِلْتِفَامُ [el-iltifâm] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Bu dahi hatun yaşmak tutunmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَلَفَّمَتِ الْمَرْأَةُ وَالْتَفَمَتْ إِذَا شَدَّتْ نِقَابَهَا Ve
تَلَفُّمٌ [teleffum] Bir adam sargının ucunu ağzından getirip yaşmak gibi sarınmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: تَلَفَّمَ بِعِمَامَتِهِ إِذَا تَلَثَّمَ
اَلْإِلْتِفَامُ [el-iltifâm] (hemzenin ve tâ’nın kesriyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: لَفَمْتُ وَتَلَفَّمْتُ إِذَا شَدَدْتَ اللِّفَامَ Ve Ebû Zeyd eyitti: تَلَفَّمْتُ تَلَفُّمًا dersin kaçan dülbendini ağzın üzerinden alıp nikâb gibi edinsen, burun ucuna erişmese ve eger burnunu örtse yâhûd baʹzın örtse o vakt تَلَفَّمْتُ demezsin zîrâ ki o bu hînde لِفَامٌ [lifâm] olmaz, نِقَابٌ [niḵâb] olur dedi. Ve Benû Temîm bu maʹnâda تَلَثَّمْتُ تَلَثُّمًا derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı