اَلتَّقَوُّضُ [et-teḵavvuḋ] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Binâ yıkılmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَقَوَّضَ الْبِنَاءُ إِذَا انْهَدَمَ Ve bir kimse beri öte gelip gitmek maʹnâsınadır ki olta çalmak taʹbîr olunur; yukâlu: تَقَوَّضَ الرَّجُلُ إِذَا جَاءَ وَذَهَبَ
اَلتَّقَوُّضُ [et-teḵavvuḋ] (fethateynle ve vâv’ın teşdîdiyle) Halkalar ve saflar bozulmak; yukâlu: تَقَوَّضِتِ الْحِلَقُ وَالصُّفُوفُ إِذَا انْتَقَضَتْ وَتَفَرَّقَتْ Ve حِلَقٌ [ḩilaḵ] halâyık cemʹiyyetiyle olan halkaların cemʹidir. Ve ev sökülmek yaʹnî eczâsı bir bir kalʹ olunmak; yukâlu: تَقَوَّضَ الْبَيْتُ تَقَوُّضًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı