el-cedd ~ اَلْجَدُّ

Kamus-ı Muhit - الجد maddesi

اَلْجَدُّ [el-cedd] (cîm’in fethi ve dâl’ın teşdîdiyle) Babanın babasına ve ananın babasına denir. Türkîde dede ve büyük baba taʹbîr olunur. Cemʹi أَجْدَادٌ [ecdâd] gelir ve جُدُودٌ [cudûd] ve جُدُودَةٌ [cudûdet] gelir, عَمٌّ [ʹamm] ve عُمُومَةٌ [ʹumûmet] gibi.

اَلْجُدُّ [el-cudd] (cîm’in zammıyla) Bu dahi pek nasîbli adama denir ve gâh olur ki mübâlagaten nefsine nisbetle جُدِّي [cuddiyy] dahi derler. Ve

جُدٌّ [Cudd] جُدَّةُ [Cuddet] gibi Mekke’nin sâhiline denir. Ve her şey΄in cânibine denir. Ve semizliğe denir. Ve tenû-mendliğe denir. Ve bir nevʹ meyve ismidir ki طَلْحٌ [ṯalḩ] meyvesine şebîh olur; müfredinde جُدَّةٌ denir. Ve çayırlıkta vâkiʹ olan kuyuya denir. Ve suyu çok olan kuyuya ve suyu az olan kuyuya denmekle zıdd olur. Ve azca suya denir. Ve beyâbânın bir ucunda olan suya denir. Ve kadîm suya denir. Ve bir mevziʹ adıdır.

اَلْجِدُّ [el-cidd] (cîm’in kesriyle) Bu dahi ırmak kıyısına denir, شَاطِئُ نَهْرٍ [şâṯi΄u nehr] maʹnâsına. Ve masdar olur, çalışıp çabalamak maʹnâsına; yukâlu: جَدَّ فِي الْأَمْرِ جِدًّا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اجْتَهَدَ Ve bir nesneyi gerçekten işlemek maʹnâsınadır ki hezl ve lâg ve latîfe mukâbilidir; yukâlu: جَدَّ فِي الْأَمْرِ جِدًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي ضِدُّ هَزَلَ Ve ʹacele eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَدَّ فِي الْأَمْرِ إِذَا عَجِلَ Ve tahkîk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَدَّ فُلاَنٌ إِذَا حَقَّقَ Ve mübâlaga ve imʹân olunan emr-i muhakkaka ıtlâk olunur; yukâlu: عَذَابٌ جِدٌّ أَيْ مُحَقَّقٌ مُبَالَغٌ فِيهِ ve yukâlu: فُلاَنٌ عَالِمٌ جِدٌّ أَيْ مُتَنَاهٍ بَالِغُ الْغَايَةِ

Vankulu Lugatı - الجد maddesi

اَلْجَدُّ [el-cedd] (cîm’in fethi ve dâl’ın teşdîdiyle) Baba babası ve ana babası. Ve

جَدٌّ [cedd] Nasîbe ve nasîbli kimseye ve bahta dahi derler. Ve

جَدٌّ [cedd] Kesmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: جَدَّ النَّخْلَ يَجُدُّهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ صَرَمَهُ Ve صَرْمٌ [ṡarm] katʹ maʹnâsınadır. Ve

جَدٌّ [cedd] Nâkanın memesi sarmaktan mutazarrır olmaktır; yukâlu: جَدَّ أَخْلَافَ النَّاقَةِ إِذَا أَضَرَّ بِهَا الصِّرَارُ

اَلْجُدُّ [el-cudd] (cîm’in zammıyla) Şol kuyudur ki otu çok yerde olur.

اَلْجِدُّ [el-cidd] (cîm’in kesriyle) Bir nesneyi gerçekten etmek, هَزْلٌ [hezl]in mukâbili ki هَزْلٌ [hezl] zâ-i muʹceme ile bir nesneyi horata ile etmek; tekûlu minhu: جَدَّ فِي الْأَمْرِ يَجُدُّ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا فَعَلَهُ لَا عَلَى طَرِيقِ الْهَزْلِ ve yukâlu: فُلَانٌ مُحْسِنٌ جِدًّا وَلَا يُقَالُ جَدًّا بِفَتْحِ الْجِيمِ Ve

جِدٌّ [cidd] ʹAcele maʹnâsına da gelir; yukâlu: هُوَ عَلَى جِدِّ أَمْرٍ أَيْ عَلَى عَجَلَةِ أَمْرٍ ve yukâlu: فِي هَذَا خَطَرٌ جِدُّ عَظِيمٍ أَيْ عَظِيمٌ جِدًّا Ve ʹArabların أَجِدَّكَ ve أَجَدَّكَ dedikleri evvelde cîm’in kesriyle sânîde fethiyle ikisi dahi bir maʹnâyadır. Ve bu istiʹmâl olunmaz illâ muzâfen. Aṡmaʹî eyitti: Bunun maʹnâsı أَبِجِدٍّ مِنْكَ idi, intisâbı nezʹ-i hâfıd üzeredir. Ebû ʹAmr eyitti: Bunun maʹnâsı مَا لَكَ أَجِدًّا مِنْكَ idi, pes intisâbı masdariyyet üzeredir, Šaʹleb eyitti: Şol nesne ki şiʹrde gelir, أَجِدَّكَ dir, cîm’in kesriyle ve şol nesne ki وَجَدِّكَ dir, vâv ile cîm meftûhtur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı