اَلْجَلَالَةُ [el-celâlet] ve
اَلْجَلَالُ [el-celâl] (cîm’lerin fethiyle) Bir adam yaşlı ve muʹammer olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَّ فُلَانٌ جَلَالَةً وَجَلَالًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَسَنَّ وَاحْتَنَكَ Mü΄ellifin وَاحْتَنَكَ kavli tefsîr erkânından değildir, tetmîm kabîlindendir. Ve
جَلَالٌ [celâl] Ulu ve büzürg olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَّ جَلَالًا إِذَا عَظُمَ
اَلْجَلِيلَةُ [el-celîlet] ve
اَلْجُلَالَةُ [el-culâlet] (غُرَابَةٌ [ġurâbet] vezninde) Mü΄enneslerdir, kadri ʹazîm olan kadına denir. Ve
جَلِيلَةٌ [celîlet] Hemân bir karın doğurmuş hayvâna denir; yukâlu: نَاقَةٌ جَلِيلَةٌ إِذَا كَانَتْ نَتَجَتْ بَطْنًا وَاحِدًا Ve yemişi pek çok olan ulu hurmâ ağacına denir; cemʹi جِلَالٌ [cilâl] gelir kesr ile.
اَلْجَلَالَةُ [el-celâlet] (cîm’in fethi ve lâm’ın tahfîfiyle) ʹAzîmü’l-kadr olmak; yukâlu: جَلَّ فُلَانٌ يَجِلُّ جَلَالَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا عَظُمَ قَدْرُهُ
اَلْجُلَالَةُ [el-culâlet] (cîm’in kezâlik zammı ve lâm’ın tahfîfiyle) Nâka-i ʹazîmedir.
اَلْجَلَّالَةُ [el-cellâlet] (cîm’in fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Şol inektir ki boş gezip necâset karıştıra. Ve fi’l-hadîsi: “نُهِيَ عَنْ لَبَنِ الْجَلَّالَةِ” أَيْ بَقَرَةٍ تَتْبَعُ النَّجَاسَاتِ Ve bu جَلٌّ [cell]den me΄hûzdur, deve necâsetin devşirmek maʹnâsına, ʹalâ-mâ se-yecî΄u. Ve
جَلَّالَةٌ [cellâlet] Yaşlı olmağa dahi derler; yukâlu: جَلَّ الرَّجُلُ إِذَا أَسَنَّ وَيُقَالُ جَلَّتِ النَّاقَةُ إِذَا أَسَنَّتْ Ve bu Ebu’n-Naṡr rivâyetidir. Ve gâh olur maʹnâ-yı sıgarı dahi ifâde eder. Ke-mâ fi’l-meseli: “جَلَّتِ الْهَاجِنُ عَنِ الْوَلَدِ” أَيْ صَغُرَتْ Ve هَاجِنٌ [hâcin] küçük olan hayvândır ki ve veled getirmeğe sâlih olmaya. Pes جَلَّتْ asl maʹnâya nazar تَنَزَّهَتْ عَنِ الْوَلَدِ maʹnâsına olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı