اَلدُّكُّ [ed-dukk] (dâl’ın zammıyla) Pek iri ve yumru nesneye denir. Ve yere yakın yastım dağa denir; cemʹi دِكَكَةٌ [dikeket]tir, قِرَدَةٌ [kiredet] vezninde. Ve أَدَكُّ [edekk] lafzından cemʹ olur, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلدَّكُّ [ed-dekk] (شَكٌّ [şekk] vezninde) Duvar makûlesini yıkıp rîze rîze ve hırt mırt eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَكَّ الْحَائِكُ دَكًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا دَقَّهُ وَهَدَمَهُVe
دَكٌّ [dekk] Düz ve hemvâr kumluğa denir; cemʹi دِكَاكٌ [dikâk] gelir dâl’ın kesriyle. Ve düz ve hemvâr mekâna denir; cemʹi دُكُوكٌ [dukûk]tur; yukâlu: مَكَانٌ دَكٌّ أَيْ مُسْتَوٍVe
دَكٌّ [dekk] Masdar olur, yerin iniş ve yokuş ve çakır çukurunu mühre tahtası gibi düzeltmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَكَّ الْأَرْضَ دَكًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا سَوَّى صَعُودَهَا وَهَبُوطَهَاVe çukurca yere toprak çekip düpdüz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَكَّ الْأَرْضَ إِذَا كَبَسَ حُفْرَتَهَا بِالتُّرَابَ وَسَوَّاهَا Ve kuyuyu toprakla örtüp basırmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَكَّ الْبِئْرَ إِذَا دَفَنَهَا وَطَمَّهَا Ve
دَكٌّ [dekk] Höyüğe denir تَلٌّ [tell] maʹnâsına. Ve
دَكٌّ [dekk] Mechûl sîgasıyla hasta olmak maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin binâ-i malûm üzere müstaʹmeldir, bir adamı maraz ve ʹillet zebûn eylemek maʹnâsına; yukâlu: دُكُّ الرَّجُلُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا مَرِضَ أَوْ يُقَالُ دَكَّهُ الْمَرَضُ إِذَا أَضْعَفَهُ
اَلدُّكُّ [ed-dukk] (dâl’ın zammı ile) Cemʹi, دَكَّاوَاتٌ [dekkâvât] olduğu gibi حَمْرَاءُ [ḩamrâ΄]ın حُمْرٌ [ḩumr] ile حَمْرَاوَاتٌ [ḩamrâvât] cemʹi olduğu gibi. Ve
دُكٌّ [dukk] Alçak dağa dahi derler. Ve
دُكٌّ [dukk] Yere yakın olup arkası yassı olan atlara dahi derler.
اَلدَّكُّ [ed-dekk] (dâl’ın fethi vekâf’ın teşdîdiyle) Dövmek, دَقٌّ [daḵḵ] maʹnâsına; tekûlu: دَكَكْتُ الشَّيْءَ أَدُكُّهُ دَكًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ضَرَبْتَهُ وَكَسَرْتَهُ حَتَّى سَوَّيْتَهُ بِالْأَرْضِ Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً﴾ (الحاقة 14) Ve Aḣfeş eyitti: دَكٌّ [dekk] yerin kendiden ʹibârettir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı