اَلدَّنَعُ [ed-denaʹ] (fethateynle) Çocuk be-gâyet açlıktan pek muztarib olup gıdâ dâʹiyesinde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَنِعَ الصَّبِيُّ دَنَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا جُهِدَ وَجَاعَ وَاشْتَهَى Ve tamaʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَنِعَ إِلَيْهِ إِذَا طَمَعَ Ve huzûʹ ve tezellül eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَنِعَ لَهُ إِذَا خَضَعَ وَذَلَّ Ve le΄îm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَنِعَ الرَّجُلُ إِذَا لَؤُمَ Ve
دَنَعٌ [denaʹ] Kassâbın mezbûhtan attığı fazalâta denir; yukâlu: عَطَاؤُهُ كَالدَّنَعِ أَيْ مَا يَطْرَحُهُ الْجَازِرُ مِنَ الْبَعِيرِ Ve sefele ve erzâl-i nâsa ıtlâk olunur; yukâlu: هُمْ دَنَعٌ أَيْ سَفِلَةُ النَّاسِ وَرُذَالُهُمْ
اَلدَّنِعُ [ed-deniʹ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلدَّنِيعُ [ed-denîʹ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلدَّنِيعَةُ [ed-denîʹat] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Aslâ ʹakl ve rüşd eseri olmayıp bir işe yaramaz olan bî-mâye ve nâkese denir; yukâlu: رَجُلٌ دَنِعٌ وَدَنِيعٌ وَدَنِيعَةٌ أَيْ فَسْلٌ لاَ لُبَّ لَهُ وَلاَ عَقْلَ
اَلدَّنَعُ [ed-denaʹ] (fethateynle) Şol fazalâttır ki deve kassâbı deveden onu tarh eder. Ve
دَنَعٌ [denaʹ] Mezellete dahi derler.
اَلدَّنِعُ [ed-deniʹ] (dâl’ın fethi ve nûn’un kesriyle) Şol kimsedir ki nekbetî olup onda hayr olmaya.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı