اَلرَّاكِبُ [er-râkib] İsm-i fâʹildir, süvâr maʹnâsınadır ki piyâde mukâbilidir. Baʹzılar bunu deveye rükûb edene tahsîs eylediler, niteki esb-süvâr olana فَارِسٌ [fâris] ve har-süvâr olan حَمَّارٌ [ḩammâr] ıtlâk olunur. Ve رَاكِبٌ [râkib]in cemʹi رُكَّابٌ [rukkâb] gelir râ’nın zammı ve kâf’ın teşdîdiyle ve رُكْبَانٌ [rukbân] ve رُكُوبٌ [rukûb] gelir râ’ların zammıyla ve رِكَبَةٌ [rikebet] gelir, فِيَلَةٌ [fiyelet] vezninde. Ve
رَاكِبٌ [râkib] Hurmâ ağacının yukarısında olan şol dala denir ki aşağıya sarkmış olup lâkin yere yetişmemiş ola.
اَلرَّاكِبُ [er-râkib] Hâssatan deveye binen kimse. Amma kaçan ata yâhûd hımâra binse رَاكِبٌ demezler, belki مَرَّ بِنَا فَارِسٌ عَلَى حِمَارِهِ derler. Baʹzılar eyitti: Hımâra binen kimseye فَارِسٌ denmez, belki حَمَّارٌ [ḩammâr] denir. Ve şol hurmâ ağacı dibinden çıkan fidan ki başka kökü yoktur, ona dahi رَاكِبٌ [râkib] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı