er-rekûd ~ اَلرَّكُودُ

Kamus-ı Muhit - الركود maddesi

اَلرَّكُودُ [er-rekûd] (قَبُولٌ [ḵabûl] vezninde) Sütü aslâ kesilmeyip dâ΄imî olan nâkaya ıtlâk olunur; yukâlu: نَاقَةٌ رَكُودٌ إِذَا دَامَ لَبَنُهَا وَلاَ يَنْقَطِعُ Ve dopdolu çanağa ıtlâk olunur; yukâlu: جَفْنَةٌ رَكُودٌ أَيْ مَلْآى

اَلرُّكُودُ [er-rukûd] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Durmak, sükûn ve ârâm maʹnâsınadır; yukâlu: رَكَدَ الْمَاءُ وَالرِّيحُ رُكُودًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا سَكَنَ وَثَبَتَ Ve terazi kefeleri besberâber olmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki hareket eylemez olur; yukâlu: رَكَدَ الْمِيزَانُ إِذَا اسْتَوَى

Vankulu Lugatı - الركود maddesi

اَلرَّكُودُ [er-rekûd] (râ’nın fethiyle ve kâf’ın zammıyla) Dolu olan çanak; yukâlu: جَفْنَةٌ رَكُودٌ أَيْ مَمْلُوءَةٌ Ve جَفْنَةٌ [cefnet] cîm’in fethi ve fâ’nın sükûnuyla çanak, kâse maʹnâsına.

اَلرُّكُودُ [er-rukûd] (râ’nın ve kâf’ın zammeleriyle) Sâkin olmak; yukâlu: رَكَدَ الْمَاءُ رُكُودًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ سَكَنَ وَكَذَلِكَ الرِّيحُ وَالسَّفِينَةُ وَالشَّمْسُ إِذَا أَقَامَ قَائِمَ الظَّهِيرَةِ Yaʹnî güneş istivâda olsa رَكَدَتِ الشَّمْسُ derler, nitekim yel katı esmese ve gemi katı yürümese böyle derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı