اَلزِّمَارُ [ez-zimâr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Devekuşu ötmek maʹnâsınadır, مِزْمَارٌ [mizmâr]dan mutasarrıftır; yukâlu: زَمَرَ النَّعَامُ زِمَارًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَوَّتَ
اَلزَّمَّارُ [ez-zemmâr] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) ve
اَلزَّامِرُ [ez-zâmir] Ney ve düdük çalan kimseye denir, ney-zen taʹbîr olunur ve زَامِرٌ [zâmir] lafzı kalîlü’l-istiʹmâldir.
اَلزِّمَارُ [ez-zimâr] (zâ’nın kesriyle) Devekuşu âvâzı. Ve masdar dahi gelir; yukâlu: زَمِرَ النَّعَامُ يَزْمِرُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي زِمَارًا Ve ammâ devekuşunun erkeğine mahsûs olan عَارَّ يُعَارُّ istiʹmâlidir, ʹayn-ı mühmele ve râ-i müşeddede ile.
اَلزَّمَّارُ [ez-zemmâr] (zâ’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Düdükçü. Tâ΄ife-i ʹArab زَمَّارٌ derler, زَامِرٌ [zâmir] demezler ve ʹavret için زَامِرَةٌ [zâmiret] derler, زَمَّارَةٌ [zemmâret] demezler. Ve fi’l-hadîsi: “نَهَى عَنْ كَسْبِ الزَّمَّارَةِ” Ebû ʹUbeyd eyitti: زَمَّارَةٌ [zemmâret]i hadîs-i şerîfte زَانِيَةٌ ile tefsîr ettiler. Ammâ ben bilmezem ki bu tefsîri kandan ahz ettiler dedi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı