es-sibr ~ اَلسِّبْرُ

Kamus-ı Muhit - السبر maddesi

اَلسِّبْرُ [es-sibr] (sîn’in kesriyle) Düşmanlık maʹnâsınadır; yukâlu: بَيْنَهُمَا سِبْرٌ أَيْ عَدَاوَةٌ Ve benzemek, شَبَهٌ [şebeh] maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ سِبْرُ أَخِيهِ أَيْ شَبَهُهُ

اَلسَّبْرُ [es-sebr] (جَبْرٌ [cebr] vezninde) Yara ve kuyu ve sâ΄ir nesne gavr ve gâyetini bilmek için yoklayıp denemek maʹnâsınadır, mîl ile yarayı ve sırık ile kuyuyu ve iskandil ile denizi yoklamak gibi; yukâlu: سَبَرَ الْجُرْحَ وَالْبِئْرَ وَغَيْرَهُ سَبْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا امْتَحَنَ غَوْرَهُ لِيَتَعَرَّفَ مِقْدَارَهُ Ve

سَبْرٌ [sebr] Er arslana denir, tesmiye bi’l-masdardır; dâ΄imâ şikâr yokladığı için. Ve bir şey΄in asl ve bünyâdına ıtlâk olunur, ʹâdeten yoklanılır olduğu için; yukâlu: هُوَ كَرِيمُ السَّبْرِ أَيِ الْأَصْلِ Ve levn ve cemâl ve hey΄et maʹnâlarına müstaʹmeldir; yukâlu: أَعْجَبَنيِ لُطْفُ سَبْرِهِ أَيْ لَوْنُهُ ve tekûlu: عَرَفْتُهُ بِسَبْرِ أَبِيهِ أَيْ بِجَمَالِهِ وَهَيْئَتِهِ İşbu maʹânî-i erbaʹada sîn’in kesriyle de lügattir.

Vankulu Lugatı - السبر maddesi

اَلسِّبْرُ [es-sibr] (sîn’in kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Hey΄et maʹnâsına; yukâlu: فُلَانٌ حَسَنُ السِّبْرِ وَالْحِبْرِ إِذَا كَانَ جَمِيلًا حَسَنَ الْهَيْئَةِİbnu’l-Aʹrâbî eyitti: Ebû Ziyâd-i Kilâbî Merv’den bedve yaʹnî bâdiyeye rücûʹ ettikte ehl-i bâdiyenin baʹzı eyitti: أَمَّا السِّبْرُ فَحَضَرِيٌّ وَأَمَّا اللِّسَانُ فَبَدَوِيٌّ

اَلسَّبْرُ [es-sebr] (sîn’in fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Yaraya mîl idhâl etmektir, derinliğin bilmek için; yukâlu: سَبَرْتُ الْجُرْحَ أَسْبُرُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا نَظَرْتَ مَا غَوْرُهُ Ve

سَبْرٌ [sebr] İmtihân etmeğe dahi derler; yukâlu: سَبَرْتُهُ مِنَ الْبَابِ الْمَذْكُورِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı