اَلصَّبْوُ [eṡ-ṡabv] (ṡâd’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) ve
اَلصُّبُوُّ [eṡ-ṡubuvv] (عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde) ve
اَلصِّبَا [eṡ-ṡibâ] (رِضَا [riḋâ] vezninde) ve
اَلصَّبَاءُ [eṡ-ṡabâ΄] (عَطَاءٌ [ʹaṯâ΄] vezninde) Delikanlılık hevâ ve hevesine meyl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَبَا الرَّجُلُ يَصْبُو صَبْوًا وَصُبُوًّا وَصِبًا وَصَبَاءً إِذَا مَالَ إِلَى جَهْلَةِ الْفُتُوَّةِ
اَلصَّبَا [eṡ-ṡabâ] (ṡâd’ın fethi ve elifin kasrıyla) Rüzgâr aksâmından şol rüzgâra denir ki matlaʹ-ı Süreyyâ ile Benâtu Naʹş beyninden hübûb eder ola; tesniyesinde صَبَوَانِ [ṡabevân] ve صَبَيَانِ [ṡabeyân] derler fetehâtla ve tesniyesi مَرَّتَيْنِ [merreteyn] iʹtibârıyladır; cemʹi صَبَوَاتٌ [ṡabevât] gelir fetehâtla ve أَصْبَاءٌ [aṡbâ΄] gelir; yukâlu: هَبَّتِ الصَّبَا وَهِيَ رِيحٌ مَهَبُّهَا مِنْ مَطْلَعِ الثُّرَيَّا إِلَى بَنَاتِ نَعْشٍ Şârih der ki kıbleye mâ΄il ve müstakbel olduğu için ıtlâk olundu. Ve eryâh-ı erbaʹanın tafsîlleri yukarıda bi’d-defeʹât tahrîr olundu. Ve
صَبَا [ṡabâ] ve
صُبُوٌّ [ṡubuvv] (عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde) Sabâ yeli esmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَبَتِ الصَّبَا تَصْبُو صَبًا وَصُبُوًّا إِذَا هَبَّتْ Ve sabâ yeli dokunmak maʹnâsınadır; yukâlu: صُبِيَ الْقَوْمُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا أَصَابَتْهُمُ الصَّبَا
اَلصَّبَا [eṡ-ṡabâ] (ṡâd’ın fethi ve elifin kasrıyla) Şol rüzgârdır ki gece ile gündüz berâber oldukta gün doğduğu yerden eser. Ve onun mukâbili دَبُورٌ [debûr]dur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı