اَلْعَامَةُ [el-ʹâmet] (حَالَةٌ [ḩâlet] vezninde) Sahrâda karşıdan zuhûr eden süvârın tepesine denir ki ibtidâ göze görünür, ʹalâ-kavlin başında sarık olmadıkça عَامَةٌ [ʹâmet] ıtlâk olunmaz. Ve sarılmış sarık dolamına denir. Ve طَوْفٌ [ṯavf] maʹnâsınadır ki nehrlerde üzerine binip sal gibi ʹubûr ettikleri nesneye denir ki bir niçe tulumları birbirine çatıp bend ederler, Türkîde kelek taʹbîr olunur. Mü΄ellif “ع،م،م” mâddesinde bunu sal ile beyân eylemişti, zîrâ sal ağaçlardan ve kelek tulumlardan olur. Ve
عَامَةٌ [ʹâmet] Demet olmuş ekin sapına denir; cemʹi عَامٌ [ʹâm]dır.
اَلْعَامَّةُ [el-ʹâmmet] (teşdîd-i mîm’le yâhûd savâb olan tahfîfle olmaktır) عِمَامَةٌ [ʹimâmet] gibi sala denir ki kayık gibi binip nehri öte geçerler. Kavl-i ahîre göre عَامَةٌ [ʹamet]عَوْمٌ[ʹavm]den me΄hûz olur. Ve
عَامَّةٌ [ʹâmmet] (teşdîd ile) خَاصَّةٌ [ḣâṡṡat] mukâbilidir; yukâlu: عَامَّةُ النَّاسِ ضِدُّ الْخَاصَّةِ
اَلْعَامَّةُ [el-ʹâmmet] (mîm’in teşdîdiyle) خَاصَّةٌ [ḣâṡṡat]ın mukâbili.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı