el-ʹarfet ~ اَلْعَرْفَةُ

Kamus-ı Muhit - العرفة maddesi

اَلْعَرْفَةُ [el-ʹarfet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Râyihaya denir; yukâlu: عَرْفَةٌ طَيِّبَةٌ أَيْ رِيحٌ Ve su΄âl eylemek maʹnâsına olan إِعْتِرَافٌ [iʹtirâf]tan ism olur, su΄âl maʹnâsına, ke-mâ se-yuzkeru; bunda ʹayn’ın kesriyle de câ΄izdir. Ve bir gûne çıbana denir ki el ayasında hâdis olur; yukâlu: بِهِ عَرْفَةٌ وَهِيَ قُرْحَةٌ تَخْرُجُ فِي بَاطِنِ الْكَفِّ

اَلْعُرْفَةُ [el-ʹurfet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) Bu dahi yüksek kumluğa ve yüksek mekâna denir. Ve uzun uzadı sırt yere denir ki por ve kıraç olmayıp münbit ola; yukâlu: فِي هَذَا الْبَلَدِ عُرْفَةٌ كَثِيرَةٌ أَيْ أَرْضٌ بَارِزَةٌ مُسْتَطِيلَةٌ تُنْبِتُ Ve iki nesne aralığında olan had ve sınıra denir; cemʹi عُرَفٌ [ʹuref]tir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde; yukâlu: بَيْنَهُمَا عُرْفَةٌ أَيْ حَدٌّ Ve

عُرْفَةٌ [ʹurfet] Birer mevziʹe muzâf olur, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْمَعْرِفَةُ [el-maʹrifet] (mîm’in fethi ve râ’nın kesriyle) ve

اَلْعِرْفَانُ [el-ʹirfân] ve

اَلْعِرْفَةُ [el-ʹirfet] (ʹayn’ların kesriyle) ve

اَلْعِرِّفَانُ [el-ʹirrifân] (kesreteynle ve fâ’nın teşdîdiyle) Bilmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَفَهُ مَعْرِفَةً وَعِرْفَانًا وَعِرْفَةً وَعِرِّفَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا عَلِمَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre عِلْمٌ [ʹilm] ve مَعْرِفَةٌ [maʹrifet] beyninde fark vardır, zîrâ مَعْرِفَةٌ [maʹrifet] bir şey΄i tefekkür ve eserini tedebbür ile bilmekten ʹibâret olmakla عِلْمٌ [ʹilm]in mefhûmundan ahass olur. Bunun mukâbili إِنْكَارٌ [inkâr] ve عِلْمٌ [ʹilm]in mukâbili جَهْلٌ [cehl]dir. Ve عِلْمٌ [ʹilm] vech-i küllî ile bilmek ve مَعْرِفَةٌ [maʹrifet] vech-i cüz΄î ile bilmek maʹnâsınadır. Bu cihetten Hak taʹâlâya مَعْرِفَةٌ [maʹrifet] isnâd olunmaz, kezâlik Hak taʹâlâya عِلْمٌ [ʹilm] taʹdiye olunmaz. İntehâ. Ve

مَعْرِفَةٌ [maʹrifet] ve

عِرْفَانٌ [ʹirfân] İkrâr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir, إِعْتِرَافٌ [iʹtirâf] gibi; yukâlu: عَرَفَ بِذَنْبِهِ وَعَرَفَ لَهُ إِذَا أَقَرَّ Ve mücâzât eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَرَفَ فُلاَنًا إِذَا جَازَاهُ Ve kare΄e el-Kisâ΄î kavlehu taʹâlâ: “وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللهُ عَلَيْهِ عَرَفَ بَعْضَهُ” الآيَة مُخَفَّفَةً أَيْ جَازَى حَفْصَةَ بِبَعْضِ مَا فَعَلْتْ أَوْ مَعْنَاهُ أَقَرَّ بِبَعْضِهِ وَأَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍ Ve minhu kavluhum: أَنَا أَعْرِفُ لِلْمُحْسِنِ وَالْمُسِيءِ أَيْ لاَ يَخْفَى عَلَيَّ ذَلِكَ وَلاَ مُقَابَلَتُهُ بِمَا يُوَافِقُهُ

Vankulu Lugatı - العرفة maddesi

اَلْعَرْفَةُ [el-ʹarfet] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Şol çıbandır ki el ayasından çıkar, İbnu’s-Sikkît rivâyeti üzere.

اَلْعُرْفَةُ [el-ʹurfet] (ʹayn’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı