اَلْمُفَايَشَةُ [el-mufâyeşet] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) ve
اَلْفِيَاشُ [el-fiyâş] (قِتَالٌ [ḵitâl] vezninde) Müfâhare maʹnâsınadır; yukâlu: فَايَشَهُ مُفَايَشَةً وَفِيَاشًا إِذَا فَاخَرَهُ Ve cenk ve kıtâl husûsunda hasm tarafına pek çok tehdîd ve tahvîf edip sonra yalan çıkmak maʹnâsınadır ki ʹuhdesinden gelmeğe bî-kudret olmaktan ʹibârettir; yukâlu: فَايَشَ فُلاَنًا إِذَا أَكْثَرَ الْوَعِيدَ فِي الْقِتَالِ ثُمَّ كَذَّبَ
اَلْفَيَّاشُ [el-feyyâş] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) Şol avurt ve lâf-zen kimseye denir ki beyhûde fahr ve mübâhât edip dâ΄imâ ʹarz-ı dârât u tecemmülât ve gâhcâ incâzı maʹdûm vaʹdeler eder ola, Fârisîde bâdgan derler; yukâlu: رَجُلٌ فَيَّاشٌ أَيْ نَفَّاخٌ بِالْبَاطِلِ وَلَيْسَ عِنْدَهُ طَائِلٌ Ve
فَيَّاشٌ [feyyâş] Kesîrü’l-fazl ve’l-ihsân olan seyyid ve zî-şâna denmekle zıdd olur; yukâlu: رَجُلٌ فَيَّاشٌ أَيْ سَيِّدٌ مِفْضَالٌ
اَلْفِيَاشُ [el-fiyâş] (fâ’nın kesriyle) Ululanmak, müfâharat maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı