el-Ḵayyâm ~ اَلْقَيَّامُ

Kamus-ı Muhit - القيام maddesi

اَلْقَيَّامُ [el-Ḵayyâm] (ḵâf’ların fethi ve yâ’ların teşdîdleriyle) Bed΄ ve evvel ve hudûstan münezzeh ve müberrâ ezelî ve kadîm olan Hazret-i Rabb-i müteʹâl’in esmâ-i hüsnâsındandır. Ve kara΄e ʹÖmer radıyallâhu ʹanhu: “اَلْحَيُّ الْقَيَّامُ” وَهُوَ لُغَةٌ Şârihin beyânına göre قَيُّومٌ [ḵayyûm] فَيْعُولٌ [feyʹûl] ve قَيَّامٌ [ḵayyâm] فَيْعَالٌ [feyʹâl] veznindedir, aslları قَيْوُومٌ ve قَيْوَامٌ idi. Kâle’l-Beyḋâvî اَلدَّائِمُ الْقِيَامِ بِتَدْبِيرِ الْخَلْقِ وَحِفْظِهِ Ve kâle İbnu’l-Kemâl اَلْقَائِمُ بِذَاتِهِ الْمُقَوِّمُ لِغَيْرِهِ

اَلْقَوْمُ [el-ḵavm] (kezâlik نَوْمٌ [nevm] vezninde) ve

اَلْقَوْمَةُ [el-ḵavmet] (نَوْمَةٌ [nevmet] vezninde) ve

اَلْقَامَةُ [el-ḵâmet] (حَالَةٌ [ḩâlet] vezninde) ve

اَلْقِيَامُ [el-ḵiyâm] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde ki aslı قِوَامٌ [ḵivâm] idi) Ayak üzere kalkıp durmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَامَ الرَّجُلُ يَقُومُ قَوْمًا وَقَوْمَةً وَقَامَةً وَقِيَامًا إِذَا انْتَصَبَ Ve bir işe mübâşeret eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَامَتِ الْمَرْأَةُ تَنُوحُ أَيْ طَفِقَتْ Ve bir iş râst ve muʹtedil olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَامَ الْأَمْرُ إِذَا اعْتَدَلَ Ve bâ΄ harfiyle قِيَامٌ [ḵiyâm]-ı aʹzâ΄ ki müteʹaddî olur, derd-nâk eylemek maʹnâsına müstaʹmel olur; tekûlu: قَامَ بِي ظَهْرِي أَيْ أَوْجَعَنِي Yaʹnî “Vecaʹından oturamayıp beni kaldırdı.” Sâ΄ir aʹzâda dahi bu resmedir. Ve er ʹavretin me΄ûnet-i lâzimesini görüp cümle-i umûrunda üzerine nâzır ve sâbit ve mütevellî olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَامَ الرَّجُلُ الْمَرْأَةَ وَعَلَيْهَا إِذَا مَانَهَا وَقَامَ بِشَأْنِهَا Ve su donmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَامَ الْمَاءُ إِذَا جَمَدَ Ve dâbbe pek yorgunluktan gidemeyip durmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَامَتِ الدَّابَّةُ إِذَا وَقَفَتْ Ve pazar râyic olmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki pazar durmak ve kızışmak taʹbîr olunur; yukâlu: قَامَتِ السُّوقُ إِذَا نَفَقَتْ Burada mü΄ellif zikr olunan قِيَامٌ [ḵiyâm]-ı zahr misâlini tekrâr eylemiştir. Ve satılık nesne müşterî üzere kıymet-i maʹlûme karâr-dâde olmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki filânın üzerinde şu pahaya durdu taʹbîr olunur; yukâlu: قَامَتِ الْأَمَةُ مِائَةَ دِينَارٍ إِذَا بَلَغَتْ قِيمَتُهَا Mü΄ellif burada قِيَامٌ بِشَأْنِ الْمَرْأَةِ maʹnâsını tekrâr eylemiştir.

Vankulu Lugatı - القيام maddesi

اَلْقَيَّامُ [el-ḵayyâm] (ḵâf’ın fethi ve yâ’nın teşdîdiyle) قَيُّومٌ [ḵayyûm] maʹnâsına lügattir. ʹÖmer radıyallâhu ʹanhu: “اَلْحَيُّ الْقَيَّامُ” (البقرة، 255) kırâ΄at etmiştir.

اَلْقِيَامُ [el-ḵiyâm] (ḵâf’ın kesriyle) Durmak; yukâlu: قَامَ الرَّجُلُ قِيَامًا Ve

قِيَامٌ [ḵiyâm] Bir işin üzerine kâ΄im olan kimseye dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ قِيَامُ أَهْلِ بَيْتِهِ أَيِ الَّذِي يُقِيمُ شَأْنَهُمْ Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَاءَ أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللهُ لَكُمْ قِيَامًا﴾ (النساء، 5)

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı