اَلْمُدَى [el-mudâ] (mîm’in zammıyla هُدَى [hudâ] vezninde) Şâm ve Mıṡır diyârlarına mahsûs bir gûne ölçek adıdır ve bu مُدٌّ [mudd] dedikleri ölçeğin gayrıdır; cemʹi أَمْدَاءٌ [emdâ΄] gelir. Şârihin beyânına göre on beş mekûk alır bir ölçektir.
اَلْمَدَى [el-medâ] (فَتًى [fetâ] vezninde) ve
اَلْمُدْيَةُ [el-mudyet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) ve
اَلْمِيدَاءُ [el-mîdâ΄] (mîm’in kesriyle) Gâyet ve encâm maʹnâsınadır; yukâlu: بَلَغَ مَدَى الْحَيَاةِ وَمُدْيَتَهَا وَمِيدَائَهَا أَيْ غَايَتَهَا ve tekûlu: هُوَ مِنِّي مَدَى الْبَصَرِ أَيْ مُنْتَهَاهُ Bundan lisânımızda göz erimi ile taʹbîr olunur: وَلَا تَقُلْ مَدَّ الْبَصَرِ Şârih der ki mü΄ellif “م،د،د” mâddesinde مَدَّ الْبَصَرِ ile taʹbîr eylemekle burada nehyi ona münâkızdır, lâkin cevâzı lügat-i mercûha olmak gerektir. Ve مَدَى [medâ] mâddesi mesâfe maʹnâsına mevzûʹ olup baʹdehu gâyette müstaʹmel oldu. Ve
مَدَى [medâ] Su yüzünde olan yosuna denir, عَرْمَضٌ [ʹarmaḋ] maʹnâsına.
اَلْمُدْيَاتُ [el-mudyât] (mîm’in zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Cemʹi. Ve
اَلْمُدَى [el-mudâ] (mîm’in zammı ve elifin kasrıyla) Cemʹi, nitekim كُلْيَةٌ [kulyet] kelimesinde zikr olunmuştur. Ve كُلْيَةٌ [kulyet] böğreğe derler, gürde maʹnâsına.
اَلْمَدَى [el-medâ] (mîm’in fethi ve elifin kasrıyla) Gâyet, bir nesnenin nihâyeti maʹnâsına; yukâlu: قِطْعَةُ أَرْضٍ قَدْرَ مَدَى الْبَصَرِ وَقَدْرَ مَدِّ الْبَصَرِ عَلَى رِوَايَةِ يَعْقُوبَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı