اَلْمُنَادَاةُ [el-munâdât] (مُبَاهَاةٌ [mubâhât] vezninde) Bir kimse ile encümen olup hem-nişîn olmak maʹnâsınadır ve ʹindel-baʹz müfâhare maʹnâsınadır; yukâlu: نَادَاهُ إِذَا جَالَسَهُ أَوْ فَاخَرَهُ Ve bir kimse râzını izhâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَادَى بِسِرِّهُ أَيْ أَظْهَرَهُ Ve yol belirip açığa çıkmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَادَى لَهُ الطَّرِيقُ إِذَا ظَهَرَ Ve bir nesneyi görüp bilmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَادَى الشَّيْءَ إِذَا رَآهُ وَعَلِمَهُ Ve bir adamı çağırmak maʹnâsınadır; tekûlu: نَادَيْتُهُ وَبِهِ أَيْ صِحْتُ بِهِ
اَلْمُنَادَاةُ [el-munâdât] (mîm’in zammıyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: نَادَاهُ مُنَادَاةً وَنِدَاءً أَيْ صَاحَ بِهِ Ve
مُنَادَاةٌ [munâdât] Bir kimse ile mahall-i mükâleme olan yerde cemʹ olup musâhabet etmeğe derler; yukâlu: نَادَاهُ إِذَا جَالَسَهُ فِي النَّادِي وَسَيَجِيءُ تَفْسِيرُ النَّادِي إِنْ شَاءَ اللهُ تَعَالَى
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı