اَلْمُنَاعَمَةُ [el-munâʹamet] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) تَنَعُّمٌ [tenaʹʹum] maʹnâsınadır; yukâlu: نَاعَمَ الرَّجُلُ إِذَا تَنَعَّمَ Ve bir adamı müreffeh ve münaʹʹam kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَاعَمَهُ إِذَا رَفَّهَهُ Ve ipi muhkem bükmek maʹnâsınadır; tekûlu: نَاعِمْ حَبْلَكَ أَيْ أَحْكِمْهُ
اَلنَّاعِمَةُ [en-nâʹimet] ve
اَلْمُنَاعِمَةُ [el-munâʹimet] (mîm’in zammı ve ʹayn’ın kesriyle) ve
اَلْمُنَعَّمَةُ [el-munaʹʹamet] (مُعَظَّمَةٌ [muʹażżamet] vezninde) Nâz ve naʹîmle perverde olan hoş-ʹayş ve hoş-gıdâ hatuna denir; yukâlu: جَارِيَةٌ نَاعِمَةٌ وَمُنَاعِمَةٌ وَمُنَعَّمَةٌ أَيْ حَسَنَةُ الْعَيْشِ وَالْغِذَاءِ Ve
نَاعِمٌ [nâʹim] ve
مُنَاعِمٌ [munâʹim] ve
مُتَنَاعِمٌ [mutenâʹim] Ter ü tâze ve hemvâr ve müstakîm nebâta denir; yukâlu: نَبْتٌ نَاعِمٌ وَمُنَاعِمٌ وَمُتَنَاعِمٌ أَيْ سَوَاءٌ Ve
نَاعِمٌ [nâʹim] Nerm ve latîf nesneye denir; yukâlu: ثَوْبٌ نَاعِمٌ أَيْ لَيِّنٌ Ve
نَاعِمَةٌ [nâʹimet] Bâgçeye ve merg-zâra denir, رَوْضَةٌ [ravḋat] maʹnâsına.
اَلْمُنَاعَمَةُ [el-munâʹamet] (mîm’in ve ʹayn’ın fethiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: نَعَّمَهُ اللهُ وَنَاعَمَهُ فَتَنَعَّمَ Ve
مُنَاعَمَةٌ [munâʹamet] Nâz ve naʹîmle perveriş bulan ʹavrete dahi derler. Ve
تَنَعُّمٌ [tenaʹʹum] Bir yerin havâsı muvâfık olmağa dahi derler; yukâlu: أَتَيْتُ أَرْضَ فُلَانٍ فَتَنَعَّمَتْنِي إِذَا وَافَقْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı