اَلنَّسْكَةُ [en-nesket] (nûn’un fethiyle) ve
اَلْمَنْسَكُ [el-mensek] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) ve
اَلنَّسَاكَةُ [en-nesâket] (سَمَاحَةٌ [semâḩat] vezninde) نَسْكٌ [nesk] gibi masdarlardır, Hazret-i Hudâ ʹazze ve celle dergâhına ʹibâdet ve tâʹat eylemek maʹnâsına; yukâlu: نَسَكَ الرَّجُلُ وَنَسُكَ نَسْكًا مُثَلَّثَةً وَنُسُكًا بِضَمَّتَيْنِ وَمَنْسَكًا وَنَسَاكَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالْخَامِسِ إِذَا تَعَبَّدَ
اَلْمَنْسِكُ [el-mensik] (مَجْلِسٌ [meclis] vezninde) ve
اَلْمَنْسَكُ [el-mensek] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) نُسْكٌ [nusk] ve ʹibâdâtın şirʹa ve tarîkasına ve umûr-ı merʹiyyesine denir ki tarîka-i aʹmâlinden ʹibârettir. Ve ʹibâdet-gâha denir; cemʹi مَنَاسِكُmenâsik]tir; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا﴾ أَيْ مُتَعَبَّدَاتِنَا
اَلْمَنْسِكُ [el-mensik] (mîm’in fethi ve sîn’in kesriyle) ve
اَلْمَنْسَكُ [el-mensek] (mîm’in ve sîn’in fethiyle) نَسَائِكُ [nesâ΄ik] yaʹnî kurbânlar zebh olıcak mekân; ve kuri΄e bihimâ kavluhu taʹâlâ: ﴿لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ﴾ (الحج 67)
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı