اَلْوَدْسُ [el-veds] (vâv’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Hafî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَدَسَ الشَّيْءُ وَدْسًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا خَفِيَ Ve harf-i cerr vâsıtasıyla müteʹaddî olur, gizlemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَدَسَ بِهِ إِذَا خَبَأَهُ Ve gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَدَسَ الرَّجُلُ إِذَا ذَهَبَ Ve yerin bir mikdârca çayırı zâhir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَدَسَتِ الْأَرْضُ إِذَا ظَهَرَ نَبْتُهَا وَلَمْ يَكْثُرْ Ve bir kimseye tamâm ve tekmîl eylemeyerek bir söz tarh eylemek maʹnâsınadır ki yarım söylemek taʹbîr olunur; yukâlu: وَدَسَ إِلَيْهِ بِكَلاَمٍ إِذَا طَرَحَهُ وَلَمْ يَسْتَكْمِلْهُ
اَلْوَدْسُ [el-veds] (vâv’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Yerde ibtidâ biten ot; yukâlu: مَا أَحْسَنَ وَدْسَهَا Ve
وَدْسٌ [veds] Bir nesne hafî olmağa da derler; yukâlu: وَدَسَ عَلَى الشَّيْءِ وَدْسًا إِذَا خَفِيَ Ve bâ’yla istiʹmâl olunsa gizlemek maʹnâsına da gelir; yukâlu : أَيْنَ وَدَسْتَ بِهِ أَيْ أَيْنَ خَبَأْتَهُ Ve gitmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَا أَدْرِي أَيْنَ وَدَسَ أَيْ أَيْنَ ذَهَبَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı