اَلتَّقْطِيرُ [et-taḵṯîr] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bir cânibi üzere bırakmak; yukâlu: طَعَنَهُ فَقَطَّرَهُ تَقْطِيرًا أَيْ أَلْقَاهُ عَلَى أَحَدِ قُطْرَيْهِ وَهُمَا جَانِبَاهُ Ve
تَقَطُّرٌ [teḵaṯṯur] Bir cânib üzere düşmeğe de derler; yukâlu: قَطَّرَهُ فَتَقَطَّرَ إِذَا أَلْقَاهُ عَلَى أَحَدِ جَانِبَيْهِ Ve
تَقَطُّرٌ [teḵaṯṯur] Bir nesneyi katre katre akıtmağa dahi derler. Ve
تَقْطِيرُ الْإِبِلِ [taḵṯîru’l-ibil] Deveyi katarlamağa dahi derler. Ve fi’l-meseli: “اَلنُّفَاضُ يُقَطِّرُ الْجَلَبَ” Yaʹni “Kaçan kavmin azığı kalmasa deveyi katara dizip katar katar beyʹ etmeğe götürür.” Ve نُفَاضٌ [nufâḋ] nûn’un zammıyla ve fâ’yla ve âhirinde ḋâd-ı muʹceme ile azığı tükenen kimselerdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı