اَلْخَشَمُ [el-ḣaşem] (ḣâ’nın ve şîn-i muʹcemenin fethiyle) Et taʹaffün edip kokmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَشِمَ اللَّحْمُ خَشَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَغَيَّرَتْ رَائِحَتُهُ Ve
خَشَمٌ [ḣaşem] ve
خُشُومٌ [ḣuşûm] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir adamın burnunun deliği geniş olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَشِمَ الرَّجُلُ خَشَمًا وَخُشُومًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا اتَّسَعَ أَنْفُهُ Ve burun içinde kurûh ve sereṯân ve bâsûr makûlesi ʹillet ʹurûzundan bed râyiha bağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: خَشِمَ الْأَنْفُ إِذَا تَغَيَّرَتْ رَائِحَتُهُ مِنْ دَاءٍ فِيهِ Ve bir adamın genizi zâ΄il olmak maʹnâsınadır ki kuvvet-i şâmmesi ʹâtıl olmakla aslâ râyiha duymaz olur, خُشَامٌ [ḣuşâm] dahi bu maʹnâyadır, غُرَابٌ [ġurâb] vezninde; yukâlu: خَشِمَ فُلَانٌ خَشَمًا وَخُشَامًا إِذَا سَقَطَتْ خَيَاشِيمُهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı