اَلضَّبْرُ [eḋ-ḋabr] (ḋâd’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Yaban cevzi ki ziyâde berk olur. Ve bu yaban narına ıtlâk olunmaz ki ضَبْرٌ [ḋabr] demezler, مَظٌّ [mażż] derler żâ-i muʹceme ile. Ve sâhib-i Ṡurâḩ’ın bu makâmda ضَبْرٌ [ḋabr] “çâr-magz ve enâr-ı deşti” dediği kelâm-ı Cevherî’ye muhâlif olduğu hafî değildir. Ve
ضَبْرٌ [ḋabr] Gâzîler cemâʹatine dahi ıtlâk olunur. Ve
ضَبْرٌ [ḋabr] Bir nesnenin üzerine kaya dizmeğe dahi derler; yukâlu: ضَبَرَ عَلَيْهِ الصَّخْرَ يَضْبِرُهُ أَيْ نَضَدَهُ Ve kâgıdı bir yere cemʹ edip bağlamağa dahi derler; yukâlu: ضَبَرْتُ الْكُتُبَ أَضْبِرُهَا ضَبْرًا إِذَا جَعَلْتَهَا إِضْبَارَةًİbnu’s-Sikkît’ten böyle rivâyet olunmuştur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı