اَلرَّمَادَةُ [er-remâdet] (râ’nın fethiyle) Helâk maʹnâsına. Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: gâret etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: رَمَدْنَا الْقَوْمَ نَرْمُدُهُمْ وَنَرْمِدُهُمْ رَمْدًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي أَيْ أَتَيْنَا عَلَيْهِمْ وَرَمَدَتِ الْغَنَمُ تَرْمِدُ رَمْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ هَلَكَتْ مِنْ بَرْدٍ أَوْ صَقِيعٍ Ve صَقِيعٌ [ṡaḵîʹ] ṡâd-ı mühmele ile ve ḵâf’la kırağı maʹnâsınadır ki soğuk gecelerde yağar; ve minhu: عَامُ الرَّمَادَةِ لِأَنَّهُ هَلَكَ فِيهِ النَّاسُ وَهَلَكَتِ الْأَمْوَالُ Ve
عَامُ الرَّمَادَةِ [ʹâmu’r-remâdet] Şol yıllardır ki onda halk üzerine mütetâbiʹan kıtlık olmuştu, ʹÖmer b. el-Ḣaṯṯâb zamânında radıyallâhu ʹanhu.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı