ʹİžḵ ~ عِذْقٌ

Kamus-ı Muhit - عذق maddesi

اَلْعِذْقُ [el-ʹižḵ] (ʹayn’ın kesriyle) Hurmâ salkımına denir, kezâlik üzüm salkımına denir yâhûd hurmâsı yâhûd üzümü ekl olunmuş salkım çöpüne denir; cemʹi أَعْذَاقٌ [aʹžâḵ] ve عُذُقٌ [ʹužuḵ] gelir zammeteynle; yukâlu: قَطَعَ عِذْقَ النَّخْلِ وَالْعِنَبِ وَهُوَ الْقِنْوُ مِنَ النَّخْلِ وَالْعُنْقُودُ مِنَ الْعِنَبِ أَوْ إِذَا أُكِلَ مَا عَلَيْهِ Ve

عِذْقٌ [ʹİžḵ] Medîne’de Benî Umeyye b. Zeyd’e mahsûs bir kulenin ismidir. Ve ʹizz ve mecd ve rifʹat maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: فِي بَنِي فُلاَنٍ عِذْقٌ قَدِيمٌ أَيْ عِزٌّ وَمَجْدٌ Ve çatallı ağaç dalına denir.

اَلْعَذْقُ [el-ʹažḵ] (ʹayn’ın fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) Yemişli hurmâ ağacına denir; cemʹi أَعْذُقٌ [aʹžuḵ] ve عِذَاقٌ [ʹižâḵ] gelir ʹayn’ın kesriyle. Ve

عَذْقٌ [ʹažḵ] Masdar olur, deve sürüsünden buğuru kovup sürüyü bir araya toplamak maʹnâsına; yukâlu: عَذَقَ الْفَحْلَ عَنِ الْإِبِلِ عَذْقًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا دَفَعَ عَنْهَا وَحَوَاهَا Ve koyuna kendi rengine muhâlif bir nesne ile nişân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَذَقَ الشَّاةَ إِذَا وَسَمَهَا بِالْعَذْقَةِ Ve bir kimseye bir ʹayb ve töhmet isnâd eylemek yâhûd hakkında bed söz söylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَذَقَ فُلاَنًا بِشَرٍّ أَوْ قَبِيحٍ إِذَا رَمَاهُ بِهِ Ve bir şey΄i bir nesneye nisbet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَذَقَهُ إِلَى كَذَا إِذَا نَسَبَهُ Ve deve ishâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَذَقَ الْبَعِيرُ إِذَا ثَلَطَ Ve Mekke ayrığı dedikleri otun yemişi belirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَذَقَ الْإِذْخِرُ إِذَا ظَهَرَتْ ثَمَرَتُهُ

Vankulu Lugatı - عذق maddesi

اَلْعَذْقُ [el-ʹažḵ] (ʹayn’ın fethi ve žâl’ın sükûnuyla) Hurmâ ağacı ki üzerinde meyve ola. Ve

عَذْقٌ [ʹažḵ] Hurmâ budağın kesmeğe dahi derler; tekûlu: عَذَقْتُ النَّخْلَةَ إِذَا قَطَعْتَ سَعَفَهَا Ve

عَذْقٌ [ʹažḵ] Koyunun yününe rengi muhâlif olan yünle ʹalâmet asmak; yukâlu: عَذَقَ شَاتَهُ يَعْذُقُ عَذْقًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا رَبَطْتَ فِي صُوفِهَا [صُوفَةً] تُخالِفُ لَوْنَهُ Ve

عَذْقٌ [ʹažḵ] Bir kimseye sövüp hakkında yaramaz söylemeğe dahi derler; tekûlu: عَذَقْتُ الرَّجُلَ إِذَا رَمَيْتَهُ بِالْقُبْحِ وَوَسَمْتَهُ بِهِ Ve

عَذْقٌ [ʹažḵ] إِذْخِرٌ [ižḣir] dedikleri otun yemişi zâhir olmağa da derler; yukâlu: عَذَقَ الْإِذْخِرُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı