filc ~ فِلْجٌ

Kamus-ı Muhit - فلج maddesi

اَلْفِلْجُ [el-filc] (fâ’nın kesriyle) Bir maʹrûf ölçek addır. Nihâye ve Muġrib’de bu vechile mersûmdur ki فَالَجٌ [fâlec] lâm’ın fethiyle bir nevʹ ölçek adıdır. Süryânî olan fâlfâ muʹarrebidir, فِلْجٌ [filc] dedikleri ölçekten kebîrdir; كُرٌّ مُعَدَّلٌ [kurr muʹaddel]in iki humusudur. Ve Tehžîb’de فَالَجٌ [fâlec] كُرٌّ كَبِيرٌ [kurr kebîr]in nısfı ve فِلْجٌ [filc] Süryânîde fâlfâ dedikleri ölçektir diye mübeyyendir. Ve

فِلْجٌ [filc] Nısf maʹnâsınadır ki iki bölünen şey΄in yarısıdır; fâ’nın fethiyle de câ΄izdir; ve yukâlu: هُمَا فِلْجَانِ أَيْ نِصْفَانِ

اَلْفَلَجُ [el-felec] (fethateynle) İki ayakların aralıkları açık ve gergi olmak maʹnâsınadır ki apşak olmaktan ʹibârettir. Ve dişler seyrek olmak maʹnâsınadır. Ümmehât-ı sâ΄ireden bunlar bâb-ı râbiʹden masûg ve ʹuzveyn-i merkûmeyne ve sâhiblerine vasf olarak mersûmdur. Meselâ yukâlu: فَلِجَ الرَّجُلُ وَفَلِجَ ثَغْرُهُ Ve

فَلَجٌ [felec] Nehr-i sagîre ıtlâk olunur. Cevherî lâm’ın sükûnuyla takyîd eylemekle galat eylemiştir.

اَلْفَلْجُ [el-felc] (fâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Fevz ve zafer maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَجَ الرَّجُلُ عَلَى خَصْمِهِ فَلْجًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا ظَفِرَ عَلَيْهِ وَفَازَ Kâle’ş-şârih ve fi’l-meseli: “مَنْ يَأْتِ الْحَكَمَ وَحْدَهُ يَفْلُجْ” Yaʹnî “Hâkim huzûruna hasmsız tenhâca varan adam fevz bulur”, zîrâ onu tekzîb eder yoktur. Fî-zamâninâ ʹarz-ı rüşvet eylediğine mebnîdir. Ve

فَلْجٌ [felc] Bölmek maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَجَ الشَّيْءَ بَيْنَهُمْ إِذَا قَسَمَهُ Ve bir nesneyi nısfından yarıp iki pâre kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَجَ الشَّيْءَ إِذَا شَقَّهُ نِصْفَيْنِ Ve çiftçi zirâʹat için tarlayı söküp sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَجَ اْلأَكَّارُ اْلأَرْضَ إِذَا شَقَّهَا لِلزِّرَاعَةِ Ve cizye ve harâc farz ve takdîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَجَ الْجِزْيَةَ إِذَا فَرَضَهَا Mü΄ellifin وَفِي الْجِزْيَةِ kavli وَالْفَلْجُ فِي الْجِزْيَةِ takdîrindedir. Ve Nihâye’nin beyânına göre فَلْجٌ [felc] dedikleri zikri âtî mikyâlden me΄hûzdur. Ve bu maʹnâ işbu: “إِنَّ عُمَرَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ بَعَثَ حُذَيْفَةَ وَعُثْمَانَ بْنَ حُنَيْفٍ إِلَى السَّوَادِ فَفَلَجَا الْجِزْيَةَ عَلَى أَهْلِهَا” hadîsinde vârid olmuştur. Ehl-i sevâd harâclarını gilâlden edâ eder olmalarıyla mikyâl-ı mezbûrdan farz ve takdîr maʹnâsı ahz olunmuştur. Ve

فَلْجٌ [Felc] Baṡra ile Ḋariyye beyninde bir mevziʹ adıdır.

Vankulu Lugatı - فلج maddesi

اَلْأَفْلَاجُ [el-eflâc] (hemzenin fethiyle) فَلَجٌ [felec]in cemʹidir. Ve

فَلَجٌ [felec] Dişlerden ثَنَايَا [šamp;enâyâ] ile رَبَاعِيَاتٌ [rebâʹiyât]ın mâ-beyni ırak olmaktır. Ve ثَنَايَا [šamp;enâyâ] şol dört diştir ki ağzın önünde ikisi aşağıda ve ikisi yukarıda ve رَبَاعِيَاتٌ [rebâʹiyât] râ’nın fethi ve yâ-i müsennâtın tahfîfiyle şol dört diştir ki azı dişleri ile ثَنَايَا [šamp;enâyâ] beyninde olur.

فَلْجٌ [Felc] (fâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir mevziʹin ismidir Baṡra ile Ḋariyye beyninde, müzekker ve munsarıftır. Ve

فَلْجٌ [felc] Küçük ırmağın da ismidir. Ve

فَلْجٌ [felc] Zafer bulmağa dahi derler; yukâlu: فَلَجَ الرَّجُلُ عَلَى خَصْمِهِ يَفْلُجُ فَلْجًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve fi’l-meseli: “مَنْ يَأْتِ الْحَكَمَ وَحْدَهُ يَفْلُجْ” Yaʹnî “Kâzîye yalnız gelen kendiyi gâlib zann eyler.” Ve

فَلْجٌ [felc] Bölmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: فَلَجْتُ الشَّيْءَ بَيْنَهُمْ أَفْلِجُهُ فَلْجًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَسَّمْتَهُ Ve bir nesneyi iki yarmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: فَلَجْتُ الشَّيْءَ فَلْجَيْنِ إِذَا شَقَقْتَهُ نِصْفَيْنِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı