اَلْقَاعُ [el-ḵâʹ] (حَالٌ [ḩâl] vezninde) Çevresinde dağlar ve tepeler görünmeyen düz ve engin sahrâya denir ki ova taʹbîr olunur, Fârisîde deşt denir; cemʹi قِيعٌ [ḵîʹ] gelir ve قِيعَةٌ [ḵîʹat] gelir ve قِيعَانٌ [ḵîʹân] gelir ḵâf’ın kesreleriyle ve أَقْوَاعٌ [aḵvâʹ] gelir ve أَقْوُعٌ [aḵvuʹ] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde; yukâlu: وَعْدُهُ كَسَرَابٍ بِقَاعٍ أَيْ أَرْضٍ سَهْلَةٍ مُطْمَئِنَّةٍ قَدِ انْفَرَجَتْ عَنْهَا الْجِبَالُ وَالْآكَامُ Ve
قَاعٌ [Ḵâʹ] Medîne’de bir kule ismidir. Ve Zubâle kurbünde bir mevziʹ adıdır. Ve
يَوْمُ الْقَاعِ [yevmu’l-Ḵâʹ] Yevm-i maʹrûftur ki ondan Besṯâm b. Ḵays nâm kimse Evs b. Ḩacer’i esîr eylemiştir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı