el-eḣaž ~ اَلْأَخَذُ

Kamus-ı Muhit - الأخذ maddesi

اَلأَخَذُ [el-eḣaž] (fethateynle) Deve köşeği sütten tohme ve imtilâ olmak maʹnâsınadır ki tutmak maʹnâsından me΄hûzdur; yukâlu: أَخِذَ الْفَصِيلُ أَخَذًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَتْخَمَ مِنَ اللَّبَنِ Ve deve kısmı delirmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَخِذَ الْبَعِيرُ إِذَا اعْتَرَاهُ جُنُونٌ Ve göz ağrımak maʹnâsınadır; yukâlu: أَخِذَتْ عَيْنُهُ إِذَا رَمِدَتْ Ve bu maʹnâ İbnu’s-Sîd rivâyetidir.

اَلأَخِذُ [el-eḣiž] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Şol deveye ıtlâk olunur ki semirmeğe ʹalâ-kavlin kocalmağa yüz tutmuş ola; yukâlu: بَعِيرٌ أَخِذٌ إِذَا كَانَ قَدْ أَخَذَ فِيهِ السِّمَنُ أَوِ السِّنُّ Ve şol süte ıtlâk olunur ki ekşimeğe yüz tutmakla hirrîfiyyet peydâ edip dili burar ola; yukâlu: لَبَنٌ أَخِذٌ أَيْ قَارِصٌ

اَلأُخُذُ [el-uḣuž] (zammeteynle) Göz ağrısına ıtlâk olunur, tutmak maʹnâsından me΄hûzdur. Lisânımızda dahi “Göz ağrısı tuttu, gözü tuttu” taʹbîri zebân-zeddir. Râġıb bunu kinâye kılmıştır; yukâlu: بِهِ أُخُذٌ وَبِعَيْنِهِ أُخُذٌ أَيْ رَمَدٌ Ve

أُخُذٌ [uḣuž] إِخَاذٌ [iḣâž] ve إِخَاذَةٌ [iḣâžet]ten cemʹ olur ki hemzenin kesriyle, su gölüne ıtlâk olunur, suyu akıtmayıp tuttuğuna mebnîdir. Kâle fi’n-Nihâye ve minhu hadîsu Mesrûḵ: “جَالَسْتُ أَصْحَابَ رَسُولِ اللهِ عَلَيْهِ السَّلاَمُ فَوَجَدْتُهُمْ كَاْلإِخَاذِ” وَهُوَ مُجْتَمَعُ الْمَاءِ وَجَمْعُهُ أُخُذٌ مِثْلَ كِتَابٍ وَكُتُبٍ وَقِيلَ هُوَ جَمْعُ اْلإِخَاذَةِ وَهُوَ مَصْنَعٌ لِلْمَاءِ يَجْتَمِعُ فِيهِ

اَلأَخْذُ [el-aḣž] (hemzenin fethi ve ḣâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) ve

اَلتَّأْخَاذُ [et-te΄ḣâž] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Bir nesneyi almak maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَذَهُ أَخْذًا وَتَأْخَاذًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا تَنَاوَلَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre أَخْذٌ [aḣž] حَوْزُ الشَّيْءِ وَتَحْصِيلُهُ maʹnâsına mevzûʹdur. Ve o gâh olur ki tenâvül cihetiyle olur ve ondan Fârisîde sitâden ve Türkîde almak ile taʹbîr olunur; yukâlu: أَخَذَهُ أَيْ تَنَاوَلَهُ Ve gâh olur ki kahr ve galebe cihetiyle olur ve ondan Fârisîde giriften ve Türkîde tutmak ile taʹbîr olunur; yukâlu: أَخَذَتْهُ الْحُمَّى Ve maʹânî-i sâ΄ire ki bunlardan münşaʹibedir, her biri bu iki aslı birer münâsebetle mutazammındır. İntehâ. Ve

أَخْذٌ [aḣž] Sîret ve tarîkat maʹnâsına müstaʹmeldir. Bunda مَأْخُوذٌ [me΄ḣûž] maʹnâsınadır ki adamın tuttuğu seciyye ve tarîkat demektir; yukâlu: ذَهَبُوا وَمَنْ أَخَذَ أَخْذَهُمْ بِفَتْحِ الْهَمْزَةِ وَكَسْرِهَا وَرَفْعِ الذَّالِ وَنَصْبِهَا ve yukâlu: مَنْ أَخَذَهُ أَخْذَهُمْ وَيُكْسَرُ أَيْ مَنْ سَارَ بِسِيرَتِهِمْ وَتَخَلَّقُوا بِخَلاَئِقِهِمْ Ve

أَخْذٌ [aḣž] Bir adamı bagteten tutmak maʹnâsına istiʹmâl olunur, mücrimi tutmak gibi; yukâlu: أَخَذَهُ إِذَا أَوْقَعَ بِهِ Ve işkence eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir ki maʹnâ-yı mezbûrun lâzımıdır; yukâlu: أَخَذَهُ بِذَنْبِهِ أَيْ عَاقَبَهُ عَلَيْهِ

Vankulu Lugatı - الأخذ maddesi

اَلْأَخَذُ [el-eḣaž] (fethateynle) Deve yavrusu sütten tohme olmak, imtilâʹ maʹnâsına; yukâlu: أَخِذَ الْفَصِيلُ يَأْخَذُ أَخَذًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَتْخَمَ مِنَ اللَّبَنِ

اَلْأَخِذُ [el-eḣiž] (hemzenin fethi ve ḣâ’nın kesriyle) Gözü ağrıyan kimse.

اَلْأَخْذُ [el-aḣž] (hemzenin fethi ve ḣâ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi almak; yukâlu: أَخَذْتُ الشَّيْءَ آخُذُهُ أَخْذًا تَنَاوَلْتُهُ Ve

أَخْذٌ [aḣž] Sîret maʹnâsına da gelir; yukâlu: ذَهَبَ بَنُو فُلَانٍ وَمَنْ أَخَذَ أَخْذَهُمْ بِالنَّصْبِ أَيْ وَمَنْ سَارَ بِسِيرَتِهِمْ Ve İbnu’s-Sikkît: وَمَنْ أَخَذَ أَخْذُهُمْ rivâyet kıldı žâl’ın refʹiyle; ey: أَخَذَهُ أَخْذُهُمْ أَيْ سِيرَتَهُمْ

اَلْأُخُذُ [el-uḣuž] (zammeteynle جُنُبٌ [cunub] vezni üzere) Göz ağrısı; yukâlu: بِعَيْنِهِ أُخُذٌ أَيْ رَمَدٌ Ve

أُخُذٌ [uḣuž] Havuzlar maʹnâsına da gelir, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı