كَانَ [kâne] (kâf’ın fethi ve meddiyle ve nûn’un feth üzere binâsıyla) Fiʹl-i mâzîdir.Eger onu mücerred zamândan ʹibâret kılarsan habere muhtâc olur; tekûlu: كَانَ زَيْدٌ عَالِمًا Zîrâ mücerred zamâna delâletle kelâm tâm olmaz. Ve eger onu bir hadesin vukûʹundan ʹibâret kılarsan haberden müstagnî olur; tekûlu: كَانَ الْأَمْرُ وَأَنَا أَعْرِفُهُ قَدْ كَانَ أَيْ مُذْ خُلِقَ Ve gâh olur كَانَ [kâne] te΄kîd için zâ΄id olur, ke-kavlike كَانَ زَيْدٌ مُنْطَلِقًا وَمَعْنَاهُ زَيْدٌ مُنْطَلِقٌ Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَكَانَ اللهُ غَفُورًا رَحِيمًا﴾ (النساء، 96) ve tekûlu: كُنْتُكَ وَكُنْتُ إِيَّاكَ كَمَا تَقُولُ ظَنَنْتُكَ زَيْدًا وَظَنَنْتُ زَيْدًا إِيَّاكَ تَضَعُ الْمُنْفَصِلَ مَوْضِعَ الْمُتَّصِلِ فِي الْكِنَايَةِ عَنِ الْإِسْمِ وَالْخَبَرِ لِأَنَّهُمَا مُنْفَصِلَانِ فِي الْأَصْلِ لِأَنَّهُمَا مُبْتَدَأٌ وَخَبَرٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı