kebed ~ كَبَدٌ

Kamus-ı Muhit - كبد maddesi

اَلْكَبَدُ [el-kebed] (fethateynle) Bir adam ciğer ağrısından derd-nâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَبِدَ الرَّجُلُ كَبَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَلِمَ يَعْنِي مِنْ وَجَعِ الْكَبِدِ Ve

كَبَدٌ [kebed] Karın büyük olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَبِدَ بَطْنُهُ إِذَا عَظُمَ Ve

كَبَدٌ [kebed] ʹUnsur-ı havâya denir. Ve şiddet ve meşakkat maʹnâsınadır; yukâlu: لَقِيَ مِنْهُ كَبَدًا أَيْ شِدَّةً وَمَشَقَّةً Ve

كَبَدُالرَّمْلِ [kebedu’r-reml] Kumluğun vasatına ıtlâk olunur. Ve

كَبَدُالسَّمَاءِ [kebedu’s-semâ΄] Felekin vasatına ıtlâk olunur; yukâlu: بَلَغَتِ الشَّمْسُ كَبَدَ السَّمَاءِ أَيْ وَسَطَهَا

Şârih der ki ümmehât-ı sâ΄irede yayın orta yeriyle müfesserdir ki çak ok çıkan mevziʹidir, yayın bağrı taʹbîr olunur. Mü΄ellifin kavl-i evveli Aṡmaʹî kavlidir, yaʹnî عِلاَقَةٌ [ʹilâḵat]ın iki tarafının mâ-beynidir ki ondan beriye كُلْيَةٌ [kulyet] baʹdehu اَلْأَبْهَرُ [ebher] baʹdehu اَلطَّائِفُ [eṯ-ṯâ΄if] baʹdehu اَلسِّيَةُ [es-siyet] denir ki kûşe-i kemânda olan eğridir. İntehâ. Ve

كَبِدٌ [Kebid] Benî Kilâb yurdunda bir kızıl dağ adıdır. Ve

كَبِدٌ [kebid] Yana denir, جَنْبٌ [cenb] maʹnâsına. Ve muhaddisînden ʹAbdulḩamîd b. Velîd’in lakabıdır, sıklet ve girânlığı bâʹis-i telkîbdir.

Vankulu Lugatı - كبد maddesi

اَلْأَكْبَادُ [el-ekbâd] (hemzenin fethiyle ve kâf’ın sükûnuyla) كَبِدٌ [kebid]in cemʹi, ciğerler maʹnâsına. Ve

اَلْكَبْدُ [el-kebd] (kâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Kezâlik ciğer maʹnâsınadır; aslı كَبِدٌ [kebid]dir, فَخْذٌ [faḣž]in aslı فَخِذٌ [feḣiž] olduğu gibi. Ve

كَبْدٌ [kebd] Bir kimsenin ciğerine vurmağa dahi derler; tekûlu: كَبَدْتُ الرَّجُلَ إِذَا أَصَبْتَ كَبِدَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı