اَلْمُعَبَّدُ [el-muʹabbed] (مُعَظَّمٌ [muʹażżam] vezninde) Mutlakan müzellel olan şey΄e denir, yol olsun gayrı olsun; yukâlu: بَعِيرٌ مُعَبَّدٌ وَطَرِيقٌ مُعَبَّدٌ أَيْ مُذَلَّلٌ Ve mükerrem ve muhterem maʹnâsına olmakla zıdd olur. Bunda binâ-i tefʹîl izâle içindir. Ve
مُعَبَّدٌ [muʹabbed] Kazığa ıtlâk olunur. Ve haşarı olan erkek hayvâna denir. Ve şol beldeye denir ki bi’l-külliyye ʹumrâniyyeti zâ΄il olmakla onda katʹâ eser ve nişân ve âb ve eşcâra dâ΄ir nesne kalmamış ola. Ve katrânla yağlanmış deveye denir.
عِبَادٌ [ʹİbâd] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
عُبَادٌ [ʹUbâd] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
مَعْبَدٌ [Maʹbed] (مَسْكَنٌ [mesken] vezninde) ve
عَبْدِيدٌ [ʹAbdîd] (حَلْتِيتٌ [ḩaltît] vezninde) ve
أَعْبُدٌ [Aʹbud] (أَفْلُسٌ [eflus] vezninde) ve
عَبَّادٌ [ʹAbbâd] (كَتَّانٌ [kettân] vezninde) ve
عُبَيْدٌ [ʹUbeyd] (زُبَيْرٌ [zubeyr] vezninde) ve
عُبَيْدَةُ [ʹUbeydet] (hâ’yla) ve
عَبِيدٌ [ʹAbîd] (سَعِيدٌ [saʹîd] vezninde) ve
عَبِيدَةُ [ʹAbîdet] (hâ’yla) ve
عَبْدَةُ [ʹAbdet] (حَمْزَةُ [ḩamzet] vezninde) ve
عُبْدَةُ [ʹUbdet] (عُمْدَةٌ [ʹumdet] vezninde) ve
عُبَادَةُ [ʹUbâdet] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) ve
عَبْدَلٌ [ʹAbdel] (ziyâde-i lâm’la) ve
عَبْدَكٌ [ʹAbdek] (ziyâde-i kâf’la) ve
عَبْدُوسٌ [ʹAbdûs] (vâv ve sîn’le) Esâmî-i ricâldendir.
اَلْمُعَبَّدُ [el-muʹabbed] (mîm’in zammı ve ʹayn’ın fethiyle ve bâ’nın fethi ve teşdîdiyle) Zelîl kılınan nesne; yukâlu: طَرِيقٌ مُعَبَّدٌ أَيْ مُذَلَّلٌ Ve
مُعَبَّدٌ [muʹabbed] Katran sürülmüş deveye dahi derler; yukâlu: بَعِيرٌ مُعَبَّدٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı