اَلْهَمْلُ [el-heml] (حَمْلٌ [ḩaml] vezninde) Deve kısmı leylen ve nehâren çobansız salma gezmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَمَلَتِ الْإِبِلُ هَمْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا تُرِكَتْ سُدًى Ve
هَمْلٌ [heml] ve
هَمَلَانٌ [hemelân] (fetehâtla) ve
هُمُولٌ [humûl] (شُمُولٌ [şumûl] vezninde) Gözyaşı hurûşla akmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَمَلَتْ عَيْنُهُ هَمْلًا وَهَمَلَانًا وَهُمُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا فَاضَتْ
Şârih der ki nüshalarda فَهِيَ هَامِلٌ ʹunvânında vâkiʹdir, مَاشِيَةٌ [mâşiyet] iʹtibârıyladır yâhûd tugyân-ı kalem-i nâsihtir. Ve cemʹ ʹidâdında هَامِلَةٌ [hâmilet] cemʹ olup hâ-i te΄nîsle cemiyyet mevsûf iʹtibârıyladır ve fethateynle هَمَلٌ [hemel] ism-i cemʹdir ve هَمْلَى [hemlâ] vürûdu vasfiyyet iʹtibârıyladır. Ve Miṡbâḩ’ta ve Nihâye’de هَمَلٌ [hemel] fethateynle هَامِلٌ [hâmil]in cemʹi olmak üzere mersûmdur, kezâlik Miṡbâḩ’ta fethateynle masdar olmak üzere de mesbûttur. Pes re΄s-i mâddede mü΄ellifin ifrâzı ism-i cemʹ yâhûd masdar-ı aslî olduğunu müşʹirdir. Ve
هَمَلٌ [hemel] ve
هَمَلَانٌ [hemelân] ve
هُمُولٌ [humûl] Yağmur aralık aralık dinerek dâ΄imî yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَمَلَتِ السَّمَاءُ إِذَا دَامَ مَطَرُهَا فِي سُكُونٍ
اَلْهَوَامِلُ [el-hevâmil] (hâ’nın fethi ve mîm’in kesriyle) Kezâlik bi-maʹnâhâ; yukâlu: إِبِلٌ هُمَّلٌ وَهَامِلَةٌ وَهُمَّالٌ وَهَوَامِلُ Ve
هُمَّلٌ [hummel] Bi’l-külliyye terk etmeğe dahi derler; yukâlu: تَرَكْتُهَا هُمَّلًا أَيْ سُدًى إِذَا أَرْسَلْتَهَا تَرْعَى لَيْلًا وَنَهَارًا بِلَا رَاعٍ Ve
هُمَّلٌ [hummel] Şol suya dahi derler ki hîç onun mâniʹi olmaya; مَاءٌ بِلَا مَانِعٍ maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı