اَلْإِفْرَاطُ [el-ifrâṯ] (hemzenin kesriyle) ʹAcele ettirmek; yukâlu: أَفْرَطَهُ إِذَا أَعْجَلَهُ وَأَفْرَطَتِ السَّحَابَةُ بِالْوَسْمِيِّ إِذَا عَجَّلَتْ بِهِ Ve وَسْمِيٌّ [vesmiyy] Evvel-i bahârda yağan yağmura derler. Ve أَفْرَطَتِ الْمَرْأَةُ أَوْلَادًا إِذَا قَدَّمَتْهُمْ Ve
إِفْرَاطٌ [ifrâṯ] Doldurmağa dahi derler; tekûlu: أَفْرَطْتُ الْمَزَادَةَ إِذَا مَلَأْتَهَا Ve مَزَادَةٌ [mezâdet] mîm’in fethiyle ve zâ-yı muʹceme ile azık koyacak zarfa derler. Ve
إِفْرَاطٌ [ifrâṯ] Terke dahi derler; yukâlu: مَا أَفْرَطْتُ مِنَ الْقَوْمِ أَحَدًا أَيْ مَا تَرَكْتُ Ve bu Kisâ΄î rivâyetidir; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَأَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ﴾ (النحل 62) أَيْ مُتْرَكُونَ فِي النَّارِ مَنْسِيُّونَ Ve
إِفْرَاطٌ [ifrâṯ] Hadden tecâvüz etmeğe dahi derler; yukâlu: أَفْرَطَ فِي الْأَمْرِ إِذَا جَاوَزَ فِيهِ الْحَدَّ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı