اَلْآنِفُ [el-ânif] (صَاحِبٌ [ṡâḩib] vezninde) ve
اَلْأَنِفُ [el-enif] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Hâle mukârin zamân-ı mâzîden kinâye olur ki burnunun ucunda savuşan işbu ân-ı latîf demek olur; yukâlu: قَالَهُ آنِفًا وَأَنِفًا أَيْ مُذْ سَاعَةٍ أَيْ فِي أَوَّلِ وَقْتٍ يَقْرُبُ مِنَّا وَقُرِئَ قَوْلُهُ تَعَالَى ﴿مَاذَا قَالَ آنِفًا﴾ بِهِمَا أَيْ بِوَزْنِ صَاحِبٍ وَكَتِفٍ Ve
آنِفٌ [ânif] (صَاحِبٌ [ṡâḩib] vezninde) Nebâtı tîz bitiren soy ve kuvvetli yere denir; yukâlu: هِيَ آنِفُ بِلاَدِ اللهِ تَعَالَى أَيْ أَسْرَعُهَا إِنْبَاتًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı