eṡ-ṡaḩrâvât ~ اَلصَّحْرَاوَاتُ

Vankulu Lugatı - الصحراوات maddesi

اَلصَّحْرَاوَاتُ [eṡ-ṡaḩrâvât] (ṡâd’ın fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) Kezâlik cemʹi. Ve her فَعْلَاءُ [faʹlâ΄]nın cemʹi böyle olur, أَفْعَلُ [efʹal] sîgasının mü΄ennesi olmasa, عَذْرَاءُ [ʹažrâ΄] ve خَبْرَاءُ [ḣabrâ΄] ve وَرْقَاءُ [varḵâ΄] gibi. وَرْقَاءُ [varḵâ΄] ism-i recül olduğuna binâ΄en nitekim عَذْرَاءُ [ʹažrâ΄] bikr maʹnâsına. Ve خَبْرَاءُ [ḣabrâ΄] ḣâ-i muʹceme ve bâ-i muvahhade ile سِدْرٌ [sidr] ağacın bitiren yer maʹnâsına. Ve صَحَارَى [ṡaḩârâ]nın aslı صَحَارِيُّ [ṡaḩâriyy] idi yâ’nın teşdîdiyle ve baʹzı eşʹârda yâ-yı müşeddede ile dahi gelmiştir, zîrâ sen صَحْرَاءُ [ṡaḩrâ]yı cemʹ etsen ḩâ ile râ’nın beynine bir elif idhâl edip râ’yı meksûr edersin, sâ΄ir elif-i cemʹlerin mâ-baʹdı meksûr olduğu gibi, مَسَاجِدُ [mesâcid] gibi ve جَعَافِرُ [caʹâfir] gibi meselâ. Pes râ’dan sonra olan elif-i ûlâyı yâ’ya kalb edersin mâ-kabli meksûr olduğundan ötürü ve te΄nîs için olan elif-i sâniyeyi dahi yâ’ya kalb edip idgâm edersin. Bu takdîr üzere صَحَارِيُّ [ṡahâriyy] olur yâ-i müşeddede ile ve lâkin yâ-i ûlâyı hazf edip yâ-i sâniyeyi elife kalb edip صَحَارَى [ṡaḩârâ] dediler, râ’nın fethiyle tâ ki elif hazfden sâlim ola, tenvîn dâhil olduğu hînde. Ve bunu elif-i te΄nîsten münkalib olan yâ’yla elif-i te΄nîsten münkalib olmayan yâ’nın beynin fark için ettiler, مَرْمَى [mermâ] ve مَغْزَى [maġzâ] gibi meselâ. Kaçan cemʹ edip مَرَامِي [merâmî] ve مَغَازِي [maġâzî] deseler. Ve baʹzı ʹArab yâ-i ûlâyı hazf etmeyip yâ-i sâniyeyi hazf ederler. Ve râ’nın kesriyle اَلصَّحَارِي [eṡ-ṡaḩârî] derler ve هَذِهِ صَحَارٍ derler, nitekim اَلْجَوارِي ve جَوَارٍ derler. Ve Cevherî’nin bu takrîrinden fehm olunan budur ki صَحَارَى [ṡaḩârâ] kelimesinde râ meksûr olursa munsarıf ola elif-i te΄nîs gittiğinden ötürü ve meftûh olursa lâ-yansarıf ola elif-i te΄nîs bedeli olan harf-i te΄nîs olduğundan ötürü.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı