eṡ-ṡâf ~ اَلصَّافُ

Kamus-ı Muhit - الصاف maddesi

اَلصَّافُ [eṡ-ṡâf] ve

اَلْأَصْوَفُ [el-aṡvef] ve

اَلصَّائِفُ [eṡ-ṡâ΄if] Yünlü koça denir; yukâlu: كَبْشٌ صَافٌ بِالرَّفْعِ وَصَافٍ بِالْجَرِّ وَأَصْوَفُ وَصَائِفٌ أَيْ ذُو صُوفٍ Burada صَافٌ [ṡâf] صَائِفٌ [ṡâ΄if] muhaffefidir. Ve refʹ ve cerr sûretleri قَاضِي lafzının ihtilâfı gibidir.

Vankulu Lugatı - الصاف maddesi

اَلصَّافُ [eṡ-ṡâf] (ʹalâ-vezni اَلْحَال [el-ḩâl]) Kezâlik yün maʹnâsına. Ve

صَافٌ [ṡâf] Kesîrü’s-sûf olana dahi derler; yukâlu: كَبْشٌ صَافٌ إِذَا كَانَ كَثِيرَ الصُّوفِ yukâlu: أَخَذْتُ بِصُوفِ رَقَبَتِهِ وَبِصَافِ رَقَبَتِهِ وَبِطُوفِ رَقَبَتِهِ وَبِطَافِ رَقَبَتِهِ بِالْمُهْمَلَةِ فِيهِمَا وَبِظُوفِ رَقَبَتِهِ وَبِظَافِ رَقَبَتِهِ بِالْمُعْجَمَةِ فِيهِمَا وَبِقُوفِ رَقَبَتِهِ وَبِقَافِ رَقَبَتِهِ بِالْقَافِ فِيهِمَا كُلُّهَا بِمَعْنًى Ve İbnu’l-Aʹrâbî bunu cild-i rakabe ile tefsîr etti, boyun derisi maʹnâsına. Ve Ebu’s-Semeydaʹ eyitti: Bu kelâmı bir kimsenin ardından yetişmeği muhâl zann ederken nâgâh yetişmede istiʹmâl ederler, gerek rakabesine yapışsın gerek yapışmasın. Ve İbn Dureyd eyitti: Bunun maʹnâsı ense çukurunda olan saça yapışmaktır. Ve Ferrâ eyitti: mecmûʹ-ı rakabesine yapışmaktır. Ve Ebu’l-Ġavšamp; eyitti: Kahren tuttu demektir. Ve baʹzılar eyitti: أَعْطَاهُ بِصُوفِ رَقَبَتِهِ derler cümleten verdi demek mahallinde, nitekim أَعْطَاهُ بِرَقَبَتِهِ derler. Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: أَعْطَاهُ بِصُوفِ رَقَبَتِهِ demek أَعْطَاهُ مَجَّانًا وَلَمْ يَأْخُذْ ثَمَنًا demektir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı