el-muḣâmeret ~ اَلْمُخَامَرَةُ

Kamus-ı Muhit - المخامرة maddesi

اَلْمُخَامَرَةُ [el-muḣâmeret] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) Bir mahalde müdâmî ikâmet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَرَ بَيْتَهُ إِذَا أَقَامَ بِهِ وَلَزِمَهُ وَلَمْ يَبْرَحْهُ Ve hürrü ʹabd diyerek satmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَرَ الرَّجُلَ إِذَا بَاعَ حُرًّا عَلَى أَنَّهُ عَبْدٌ Ve bir nesneye yakın olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَرَهُ إِذَا قَارَبَهُ Ve bir nesneye katılıp karışmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَرَهُ الدَّاءُ إِذَا خَالَطَ جَوْفَهُ Ve gizlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَرَ بِهِ إِذَا اسْتَتَرَ بِهِ Ve minhu: “خَامِرِي أُمَّ عَامِرِي” ve bu meseldir. أُمُّ عَامِرٍ dişi sırtlanın künyesidir, sayyâdlar cânver-i mezbûrun deliğine bu kelâmı diyerek duhûl edip ayaklarını bend ederler. O dahi aslâ hareket eylemeyip râm olur; sırtlan be-gâyet ahmak cânverdir. Kezâlik “خَامِرِي حَضَاجِرٌأَتَاكِ مَا تُحَاذِرُ” derler, “Ey sırtlan, sen pinhân ol ki hazer eylediğin nesne sana geldi” demektir. Mü΄ellif der ki mesel-i sânîyi kütüb-i emsâlde gerçi bu üslûb üzere buldum, lâkin evceh ve enseb olan yâ’nın hazfiyle خَامِرْ حَضَاجِرٌ yâhûd isbât-ı nûn’la تُحَاذِرِينَ olmaktır, zîrâ حَضَاجِرٌ [ḩaḋâcir] bünye-i cemʹ üzere müfred olduğu mâddesinde beyân olundu.

Vankulu Lugatı - المخامرة maddesi

اَلْمُخَامَرَةُ [el-muḣâmeret] (mîm-i evvelin zammı ve sânînin fethiyle) Muhâlata maʹnâsına. Ve bir yerde mukîm olmağa dahi derler; yukâlu: خَامَرَ الرَّجُلُ الْمَكَانَ أَيْ لَزِمَهُ ve

مُخَامَرَةٌ [muḣâmeret] Gizlenmek maʹnâsına da gelir; yukâlu li’d-dabuʹi : “خَامِرِي أُمُّ عَامِرِي” أَيْ اسْتَتِرِي” Ve bu mahalde lüzûm maʹnâsına olmak dahi muhtemeldir ki sayyâdlar bu kelâmı sırtlanı bağlarken derler tâ ki hareket etmeye. Ve أُمُّ عَامِرٍ [ummu ʹâmir] sırtlanın ismidir. Ve sırtlan, yeleli kurt dedikleri cânverdir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı