en-nukûb ~ اَلنُّكُوبُ

Kamus-ı Muhit - النكوب maddesi

اَلنَّكْبُ [en-nekb] (ضَرْبٌ [ḋarb] vezninde) ve

اَلنَّكَبُ [en-nekeb] (تَعَبٌ [taʹab] vezninde) ve

اَلنُّكُوبُ [en-nukûb] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Yoldan sapmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَبَ عَنِ الطَّرِيقِ وَنَكِبَ نَكْبًا وَنَكَبًا وَنُكُوبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا عَدَلَ عَنْهُ Ve

نَكْبٌ [nekb] (ضَرْبٌ [ḋarb] vezninde) Bir nesneyi elden atıp yere bırakmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَبَ بِهِ نَكْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا طَرَحَهُ Mü΄ellif bunu tekrâr eylemiştir. Ve bir kabı baş aşağı çevirip içinde olan nesneyi boşaltmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَبَ اْلإِنَاءَ إِذَا هَرَاقَ مَا فِيهِ ve yukâlu: نَكَبَ الْكِنَانَةَ إِذَا نَثَرَ مَا فِيهَا Yaʹnî “Ok gibi kuburunu ser-nigûn edip içinde olan okları perîşân eyledi.” Ve ayağı taş yaralamak, ʹalâ-kavlin taş dokunmakla taşırkamak maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَبَتِ الْحِجَارَةُ رِجْلَهُ إِذَا لَثَمَتْهَا أَوْ أَصَابَتْهَا Ve

نَكْبٌ [nekb] Musîbete denir, نَكْبَةٌ [nekbet] gibi. Ve

نَكْبٌ [nekb] ve

نُكْبٌ [nukb] (nûn’un zammıyla) Zamân bir kimseyi fart-ı mihnet ü meşakkate uğratmak yâhûd bir musîbete dûçâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَكَبَهُ الدَّهْرُ نَكْبًا وَنُكْبًا إِذَا بَلَغَ مِنْهُ أَوْ أَصَابَهُ بِنَكْبَةٍ

Vankulu Lugatı - النكوب maddesi

اَلنُّكُوبُ [en-nukûb] (zammeteynle) ʹUdûl etmek; yukâlu: نَكَبَ عَنِ الطَّرِيقِ يَنْكُبُ نُكُوبًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْ عَدَلَ Ve

نُكُوبٌ [nukûb] Bir kavme arka olmağa dahi derler; yukâlu: نَكَبَ عَلَى قَوْمِهِ يَنْكُبُ نُكُوبًا إِذَا كَانَ مَنْكِبًا لَهُمْ يَعْتَمِدُونَ عَلَيْهِ ki مَنْكِبٌ [menkib]den murâd püşt ve penâh olup re΄îs olmaktır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı