tevcîh ~ تَوْجِيهٌ

Kamus-ı Muhit - توجيه maddesi

اَلتَّوْجِيهُ [et-tevcîh] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) Bir adamı bir semte göndermek maʹnâsınadır; yukâlu: وَجَّهَهُ فِي حَاجَةٍ إِذَا أَرْسَلَهُ Ve bir adamı vecîh ve zî-şân kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَجَّهَهُ الْأَمِيرُ إِذَا شَرَّفَهُ Ve yağmur yerin bi’l-cümle eczâ΄ ve cevânibine bir kuru yer komamak vechiyle yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَجَّهَتِ الْمَطَرَةُ الْأَرْضَ إِذَا صَيَّرَتْهَا وَجْهًا وَاحِدًا كَمَا يُقَالُ تَرَكَتِ الْمَطَرَةُ الْأَرْضَ فَرْدًا وَاحِدًا Ve fidanları şimâl tarafına mâ΄il olarak dikip baʹdehu bâd-ı şimâl onları doğrultmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَجَّهَتِ النَّخْلَةَ الشَّمَالُ إِذَا غَرَسَهَا فَأَمَالَهَا قِبَلَ الشَّمَالِ فَأَقَامَتْهَا الشَّمَالُ Ve at kulunu iki elleri bilece hurûc ederek doğmak maʹnâsınadır ki o kuluna وَجِيهٌ [vecîh] denir, niteki zikr olundu. Ve تَوْجِيهُ الْقَوَائِمِ [tevcîhu’l-ḵavâ΄im] صَدَفٌ [ṡadef] gibidir ki uylukları birbirine pek karîb yaʹnî satanı sık olup tırnakları aralıkları meydânlı olarak bilekleri buruk ve mültevî olmaktan ʹibârettir, ʹalâ-kavlin تَوْجِيهٌ [tevcîh] atın ellerinin iç yüzlerinde عُجَايَتَانِ [ʹucâyetân] dedikleri sinirleri ve tırnakları birbirine yakın olarak bilekleri taşra tarafa buruk olmaktan ʹibârettir ki o gûne ata it elli taʹbîr olunur. Ve

تَوْجِيهٌ [tevcîh] ʹArûziyyûn ʹörfünde kâfiye-i mukayyedede vâkiʹ revî harfinden mukaddem olan harfe ıtlâk olunur. ʹİnde’l-baʹz harf-i mezbûreyi mazmûm yâhûd meftûh eylemeğe denir, meksûr oldukta سِنَادٌ [sinâd] ıtlâk olunur. Şârih der ki şürûh-ı Ḩazreciyye’de kavl-i mü΄ellife muhâlif taʹrîf olunmuştur. Ve

تَوْجِيهٌ [tevcîh] Bir semte yönelmek, teveccüh maʹnâsına gelir; yukâlu: وَجَّهْتُ إِلَيْكَ أَيْ تَوَجَّهْتُ Ve bir nesneyi bir semte çevirmek maʹnâsınadır; ve minhu’l-meselu: “ وَجِّهِ الْحَجَرَ وِجْهَةً مَا لَهُ” أَيْ دَبِّرِ الْأَمْرَ عَلَى وَجْهِهِ Yaʹnî “Taşı cihetlerinden bir cihete çevir” demektir. Fi’l-asl taş ile kârgîr binâ eden adama hitâbdır ki taşı eline alıp bir kerre yerine vazʹ eder, lâkin muvâfık gelmez, ona derler ki “Taşı çevir, eğer uymazsa yine çevir elbette bir münâsib cihetine müsâdif olursun.” Bu mesel bir emre bir cihetten tedbîr mümkin olmadığı sûrette bir gayrı cihetten tedbîr lâzımdır diyecek yerde darb olunur. Ve kelâm-ı merkûmda جِهَةً [cihet] kelimesi mansûbdur, refʹle de mervîdir, nasbı zarfiyyet üzeredir ve refʹi فَلَهُ وِجْهَةٌ takdîrinde olur ve مَا kelimesi ibhâmiyyedir.

Vankulu Lugatı - توجيه maddesi

اَلتَّوْجِيهُ [et-tevcîh] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bir nesneyi bir cânibe müteveccih kılmak; tekûlu: وَجَّهْتُهُ فِي حَاجَةٍ وَوَجَّهْتُ وَجْهِي إِلَيْهِ Ve

تَوْجِيهٌ [tevcîh] Şol harfe dahi derler ki elif-i te΄sîsle kâfiye beyninde ola, kâfiyeden murâd harf-i ahîr olduğu takdîrce حَاصِل ve وَاصِل lafzlarında olan ṡâd gibi meselâ. Ve buna تَوْجِيهٌ tevcîh dediler, tebeddül ve tagayyürü câ΄iz olduğundan ötürü, harf-i revî mukayyed olması elif-i te΄sîs olmakladır, nitekim İmru΄ulḵays’ın şiʹrinde أَفِرّ ve صُبُرْ ve قَرّ lafzları kâfiye düşmüştür. Bu zikr olunan Ebû ʹUbeyd kavlidir, ammâ gayrılar تَوْجِيهٌ [tevcîh] zikr olunan harfin hareketinin ismidir, revî mukayyed oldukta ammâ harfin kendine دَخِيلٌ [daḣîl] derler demiştir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı