اَلْهَدَرُ [el-heder] (hâ’nın ve dâl’ın fethiyle) Lagv ve bâtıl olup müfte giden şey΄e denir, gerek dem ve gerek gayrı olsun; yukâlu: ذَهَبَ دَمُهُ أَوْ مَالُهُ أَوْ سَعْيُهُ هَدَرًا أَيْ بَاطِلاً ve yukâlu: دِمَاؤُهُمْ هَدَرٌ أَيْ مُهَدَرَةٌ Bunda ʹan-ʹamel olur ki demleri ibtâl olunmakla diyet ve kısâs vechiyle kâtilleri mu΄âhaze olunmaz. Ve
هَدْرٌ [hedr] (غَدْرٌ [ġadr] vezninde) ve
هَدَرٌ [heder] (fethateynle) Masdar olur, bir nesne müfte gidip lagv ve bâtıl olmak maʹnâsına; yukâlu: هَدَرَ الشَّيْءُ هَدْرًا وَهَدَرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا بَطَلَ Ve bu maʹnâda müteʹaddî olur; tekûlu: هَدَرْتُهُ إِذَا أَبْطَلْتَهُ Ve
هَدْرٌ [hedr] (بَدْرٌ [bedr] vezninde) Sâkıt ve bî-iʹtibâr olan nesneye denir; هَادِرٌ [hâdir] dahi denir. Ve
هَدْرٌ [hedr] هَدِيرٌ [hedîr] gibi deve bağırmak maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve
هَدْرٌ [hedr] ve
تَهْدَارٌ [tehdâr] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Güvercin ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَدَرَ الْحَمَامُ هَدْرًا وَتَهْدَارًا إِذَا صَوَّتَ Ve kaynamak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَدَرَ الشَّرَابُ هَدْرًا وَتَهْدَارًا إِذَا غَلَى Ve ağacın çiçeği kapçığı yarılmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَدَرَ النَّخْلُ إِذَا انْشَقَّ كَافُورُهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı