اَلْحَرَجُ [el-ḩarec] (fethateynle) Ağaçları sık ve firâvân olan dar yere denir ki ok işlemez orman gibi sıklığından çobanlar varmak mümkin olmaya; yukâlu: دَخَلُوا فِي الْحَرَجِ أَيِ الْمَكَانِ الضَّيِّقِ الْكَثِيرِ الشَّجَرِ Ve
حَرَجٌ [ḩarec] Günâha ıtlâk olunur, darlığı müstelzim olmak mülâhazasıyladır; yukâlu: وَقَعَ فِي الْحَرَجِ أَيِ اْلإِثْمِ Şârih der ki güneh-kâra حَارِجٌ [ḩâric] denir neseb üzere, zîrâ fiʹli yoktur. Pes حَرَجٌ [ḩarec] إِثْمٌ [išamp;m] maʹnâsında ism olur, lâkin Miṡbâḩ’ta حَرِجَ الرَّجُلُ حَرَجًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَثِمَ ʹibâretiyle vürûdunu tasrîh eylemiştir. Ve
حَرَجٌ [ḩarec] Beli ince nâkaya denir. Ve yerden yapma gerimli nâkaya denir. Ve ölmüş cesedi kaldırdıkları tahtaya denir ki birbirine bağlayıp tâbût gibi meyyiti üzerine yükletip götürürler, teskere taʹbîr eyledikleri olacaktır; baʹzı diyâr-ı Türkiyyede ona salaca taʹbîr ederler; yukâlu: نَقَلَهُ بِالْحَرَجِ وَهُوَ خَشَبٌ يُحْمَلُ فِيهِ الْمَوْتَى Ve
حَرَجٌ [ḩarec] حَرَجَةٌ [ḩarecet] lafzından cemʹ olur ki çatılkı ağaç koruluğuna denir. Ve
حَرَجَةٌ [ḩarecet] Deve sürüsüne denir. Ve harâmlık, hurmet maʹnâsınadır; yukâlu: حَرَجَةٌ أَيْ حُرْمَةٌ Ve
حَرَجٌ [ḩarec] Masdar olur, harâm olmak maʹnâsına ki fiʹli dayyik olur; yukâlu: حَرِجَتِ الصَّلاَةُ عَلَى الْحَائِضِ حَرَجًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ حَرُمَتْ Ve
حَرَجٌ [ḩarec] Şol nâkaya denir ki tavlı ve semiz bulunmak için kendisine binilmeyip ve erkek deve çekilmeye. Ve
حَرَجٌ [ḩarec] Göz kamaşıp hîrelenmek maʹnâsınadır ki menâfiz-i basar teng olur; yukâlu: حَرِجَتِ الْعَيْنُ إِذَا حَارَتْ Ve her taraftan toz ve talaz sıkışıp girişmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: حَرِجَ الْغُبَارُ إِذَا انْضَمَّ
اَلْحَرَجَةُ [el-ḩarecet] (fethateynle) Deve sürüsü. Ve
حَرَجَةٌ [ḩarecet] Eşcâr cemʹ olduğu yere dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı