اَلرَّحْلِ [er-raḩl] (نَحْلٌ [naḩl] vezninde) Devenin sırtına pâlân vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَحَلَ الْبَعِيرَ رَحْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا حَطَّ عَلَيْهِ الرَّحْلِ Ve
رَحْلٌ [raḩl] ve
رَحِيلٌ [reḩîl] Bir menzilden menzil-i âhere göçmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَحَلَ عَنِ الْمَكَانِ رَحْلًا وَرَحِيلًا إِذَا انْتَقَلَ Ve bir kimse üzere kılıçla havâle olmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki kılıcı onun üzerine pâlân gibi ilkâ eder; yukâlu: رَحَلَ فُلَانًا بِسَيْفِهِ إِذَا عَلَاهُ
اَلرَّحِيلُ [er-reḩîl] (râ’nın fethi ve ḩâ’nın kesri ve meddiyle) İsmdir, göç maʹnâsına. Ve
رَحِيلٌ [reḩîl] Seyre kavî olan deveye dahi derler; yukâlu: جَمَلٌ رَحِيلٌ إِذَا كَانَ قَوِيًّا عَلَى السَّيْرِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı