رِجْلُ الْقَوْسِ [riclu’l-ḵavs] Yayın aşağı köşesine ıtlâk olunur; ve minhu yukâlu: فُلَانٌ لَا يَعْرِفُ يَدَ الْقَوْسِ مِنْ رِجْلِهَا أَيْ سِيَتَهَا الْعُلْيَا مِنَ السُّفْلَى Ve
رِجْلُ الْبَحْرِ [riclu’l-baḩr] Denizin körfezine denir ıtlâk olunur خَلِيجُ الْبَحْرِ [ḣalîcu’l-baḩr] maʹnâsına. Ve
رِجْلُ السَّهْمِ [riclu’s-sehm] Okun iki uçlarından her birine ıtlâk olunur. Ve
رِجْلُ الطَّائِرِ [riclu’ṯ-ṯâ΄ir] Deveye mahsûs bir gûne dağlağı ismidir. Ve
رِجْلُ الْجَرَادِ [riclu’l-cerâd] Bakla-i Yemâniyye’ye şebîh bir nebâttır ki زَرْنَبٌ [zerneb] ıtlâk olunan nebât olacaktır, Türkîde çekirge ayağı taʹbîr olunur.
اَلْأَرْجُلُ [el-ercul] (hemzenin fethi ve cîm’in zammı ile) Cemʹi, ayaklar maʹnâsına. Ve
رِجْلٌ [ricl] ʹAhde ve zamâna dahi derler; minhu kavluhum: “كَانَ ذَلِكَ عَلَى رِجْلِ فُلَانٍ أَيْ فِي عَهْدِهِ وَزَمَانِهِ Ve
رِجْلٌ [ricl] Çekirge cemâʹatine dahi derler hâssaten. Pes bu lâ-ʹalâ lafzi’l-vâhid olan cemʹlerden olur. Ve bunun emsâli kelâm-ı ʹArabda çoktur, cemâʹat-i bakara صِوَارٌ [ṡivâr] dedikleri gibi ṡâd-ı mühmelenin kesriyle ve devekuşu cemâʹatine خِيطٌ [ḣîṯ] dedikleri gibi ḣâ΄-i muʹcemenin kesriyle ve hâr cemâʹatine عَانَةٌ [ʹânet] dedikleri gibi ʹayn-ı mühmele ile. Ve Ḣalîl eyitti: رِجْلُ الْقَوْسِ [riclu’l-ḵavs] kiriş taktıkları yerin aşağısı,يَدُ الْقَوْسِ [yedu’l-ḵavs] yukarısıdır. Ve
رِجْلُ الطَّائِرِ [riclu’ṯ-ṯâ΄ir] Bir cins dâgdır ki onunla davar dâglarlar,lisân-ı Türkîde kazayağı dedikleri gibi. Ve
رِجْلُ الْغُرَابِ [riclu’l-ġurâb] Bir cins bağdır ki onunla devenin memesin bağlarlar, yavrusu emmesin diye.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı