اَلصَّلِيبُ [eṡ-ṡalîb] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Pek ve şedîd şey΄e denir ki zikr olundu. Ve
صَلِيبٌ [ṡalîb] Çerviş yağına denir. Ve asılmış kimseye denir, مَصْلُوبٌ [maṡlûb] maʹnâsına. Cemʹi صُلُبٌ [ṡulub] gelir, كُتُبٌ [kutub] vezninde. Fe-mine’l-maʹna’l-evveli el-hadîsu: “لَمَّا قَدِمَ مَكَّةَ أَتَاهُ أَصْحَابُ الصُّلُبِ” أَيِ الَّذِينَ يَجْمَعُونَ الْعِظَامَ وَيَسْتَخْرِجُونَ وَدَكَهَا وَيَأْتَدِمُونَ بِهِ Yaʹnî “Fahr-i ʹâlem sallallâhu ʹaleyhi ve sellem hazretleri Mekke’ye teşrîflerinde hâk-i pây-i hümâyûnlarına ashâb-ı sulub geldiler.” Murâd şol tâ΄ifedir ki kemikleri cemʹ edip su ile kaynattıktan sonra yağlarını çıkarıp onunla tagaddî ederler idi. Ve
صَلِيبٌ [ṡalîb] Sancağa denir, عَلَمٌ [ʹalem] maʹnâsına. Ve Ḵuṯb-ı Şimâlî kurbünde Nesr-i Ṯâ΄ir nâm ʹukâb sûretinin halfinde vâkiʹ dört kevkebe ıtlâk olunur. Cevherî, Nesr-i vâkiʹ halfinde dediği vehmdir. Ve
صَلِيبٌ [ṡalîb] Naṡârâ tâ΄ifesinin haç taʹbîr ettikleri nesneye denir ki Fârisîde çelîpâ denir. Zuʹmlarınca Hazret-i ʹÎsâ’nın hey΄et-i maslûbesidir. Şârihin beyânına göre çelîpâ muʹarrebidir. Ve deveye mahsûs bir gûne dâg ve damga ismidir.
اَلصُّلُبُ [eṡ-ṡulub] (ṡâd’ın ve lâm’ın zammı ile) ve
اَلصُّلْبَانُ [eṡ-ṡulbân] Cemʹi gelir. Ve
صَلِيبٌ [ṡalîb] Kemikte olan ilik. Ve
اَلْإِصْطِلَابُ [el-iṡṯilâb] (hemzenin ve ṯâ’nın kesriyle) Kemikte olan iliği çıkarmak bir nesne yağlamak için.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı