ṡakketu aʹmâ ~ صَكَّةُ أَعْمَى

Kamus-ı Muhit - صكة أعمى maddesi

صَكَّةُ عُمَيٍّ [ṡakketu ʹumeyy] (ṡâd’ın ve kâf-ı müşeddedenin fethiyle ve عُمَيٌّ [ʹumeyy] سُمَيٌّ [sumeyy] veznindedir ve baʹzı eşʹârda ʹayn’ın zammı ve mîm’in sükûnuyla vârid oldu) ve

صَكَّةُ أَعْمَى [ṡakketu aʹmâ] (ʹunvânıyla da vârid olmuştur) Nısf-ı nehârın pek ıssılığı vaktin ismidir ki güneşin ısısı vücûdu âteş ʹalevi gibi çalıp yaktığı vaktten ʹibârettir yâhûd عُمَيٌّ [ʹumeyy] o vaktte olan bi-ʹaynihi ıssılığın ismidir. صَكَّةٌ [ṡakket] kelimesi çalıp çarpmak maʹnâsınadır ve عُمَيٌّ [ʹumeyy] أَعْمَى [aʹmâ] lafzından murahhamen musaggardır, taʹzîm içindir, güneşin harrı gözde fer komayıp göz bakmaktan kaldığı tasavvuruyla o vakte yâhûd ıssılığına ıtlâk olundu. Ve ʹinde’l-baʹz عُمَيٌّ [ʹUmeyy] Câhiliyye’de ʹAdvân kabîlesinden bir kimse adıdır ki fakîh olmakla esnâ-yı haccda huccâca menâsik-i hacca müteʹallik iftâ eder idi. Bir sene ʹale’l-ʹâde kâfile ile gelir iken Mekke’ye iki merhale mesâfede bir konağa nüzûl eylediler. Ve o gün ittifâkî havâ pek ıssı idi, rüfekâsına teveccüh edip “Her kim ki yarın bu sâʹate kadar edâ-yı ʹumre eylemeyip muhrim olduğu hâlde kalırsa sene-i âtiyeye dek edâ-yı ʹumre edemeyip öylece harâm olarak kalır” dedikte ehl-i kâfile bi’l-cümle sıçrayıp o âteş-nâk vaktte Mekke cânibine ʹazm ve şitâb eylediler. O iki merhâleyi cidd-i tâmm ile katʹ edip zamân-ı yesîrde Mekke’ye vâsıl oldular. Ve ʹinde’l-baʹz عُمَيٌّ [ʹUmeyy] ʹAmâliḵa’dan bir emîr adıdır. Vakt-i hâcirede bir kavm üzere çapul edip cümlesini istîlâ eylemekle vakt-i mezbûr ona muzâf ve mensûb oldu. Vecheynde dahi izâfet ednâ münâsebet içindir. Ve صَكَّةٌ [ṡakket] lafzı hemîşe zarfiyyet üzere mansûbdur; tekûlu: لَقِيتُهُ أَوْ أَتَانَا زَيْدٌ صَكَّةَ عُمَيٍّ أَيْ فِي أَشَدِّ الْهَاجِرَةِ حَرًّا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı